Uyandığınızda işe gitmek içinizden gelmiyorsa
Bu yazı Tolga Canözkan tarafından yazılmıştır.
“Uyandığınızda işe gitmek içinizden gelmiyorsa artık yeni ve değişik birşeyler yapmanın zamanı gelmiş demektir” diye bir yazı okumuştum bundan 3 yıl önce. Bir işin tutup tutmamasındaki ana etkenlerden birinin içinizdeki tutku ve o işi yapmaktan dolayı psikolojik olarak hiç yorulmamak olduğunu biliyorum. Psikolojik diyorum çünkü bedenen nasıl olsa yorulacaksınız.
Önce eğitmenlik ile başladım kariyerime, sonra California’da master yaparken harçlık çıkarmak için temizlik görevliliği, lise etüd öğretmenliği ve en son da üniversitede asistanlık ile devam ettim. Yani Türkiye ve ABD’de birçok farklı yaş ve gruptaki insana birşeyler anlattım ve bununla geçimimi sağladım. Küçüklükten beri “okulda resmi bayramlarda şiir ve kompozisyon okuyan çocuk” olarak 2003’de konuşma, sunum yapma, iletişim kurma yeteneğimin bayağı geliştiğini anladım.
2004’te Türkiye’ye dönüş, kısa dönem yapalım derken uzun dönem çıkan askerlik, Genelkurmay Karargahı’nda geçen 9 ay derken 2001’de bıraktığım Türkiye iş dünyasına 2005’de geri döndüm. Alman yazılımı SAP ve yeteneklerini ABD’de iyi öğrenmiştim. Tam TR’de SAP danışmanı olur muyum derken dediler ki senin ağzın iyi laf yapıyor gel SAP satışı yap. İşletme yüksek lisansı yapmış idealist bir mühendise gel satış yap derseniz başta bir irite oluyor. “Ben insanları kandıramam, yalan dolan yok ben de” dedim kendi kendime. Ama satışın aslında kandırma olmadığını ve benim gibi “anlatmayı, iletişim kurmayı sevenlere” göre bir iş olduğunu 1 yıl sonra iyice anlamıştım. Müşteriye bilmediği bir konuda rehberlik yapıp işi için doğru bir yatırım yapmasını sağlamak ve bu yatırımın geri dönüşünü beraber izlemek harikaydı.
2005’den kendi işimi kurduğum 2010’a kadar 100’ü aşkın şirkete girip çıkmışım. Anadolu’daki 13 ili dolaşmışım. Bu 5 yılda hayat beni e-business işinden almış, oradan e-learning, sonra da video gaming sektörlerinde dolaştırmış ve inanılmaz tecrübeler yaşatmış. Bunu yaşarken değil, şimdi anlıyorum.
“Herşeyi eksik yapabilirsiniz ama ne yapıp edip insan biriktirmelisiniz” demişti ABD’deki master sırasında okuduğum bir makale. Çok doğruymuş. Şu an ki ortağım 23 yıllık dostum ve onunla şirketimizi kurarken yardım aldığımız ve işimizi geliştirmemizi sağlayan insanların hepsi yıllardır biriktirdiğimiz insanlardı. İnsan biriktirmenin sırrı galiba önce karşındakine “sana nasıl yardımcı olabilirim” demekte saklı. “Rabbena, önce bana” deyince etrafınızda kimse kalmıyor.
İnsan biriktirmek derken sadece yakın çevre anlamayın. İyi bir avukat, bir mali müşavir, banka müdürü, doktor, yani işini iyi yapan çok değişik tecrübe ve birikimleri olan insanları biriktirmekten bahsediyorum. Yabancılarla tanışmak konusundaki çekingenliği atmak için “bir gülümseme ve sıcak bir merhaba” yeterli. Kilit nokta şu ki tanıştıktan sonra karşınızdakinin adını unutmayın. Bu çok çok önemli. Adıyla hitap ettiğiniz an sohbet gayet sıcak başlıyor.
2012 Ağustos’ta ShareBugg’ı kurduğumuzda bunun bizi emekli edecek iş fikri olmadığını biliyorduk. Ama bize çok şey öğretecek yeni bir yolculuk olduğunu ve bu yolculukta da birçok güzel insanla tanışacağımızın farkındaydık. İşte o güzel insanlardan biridir benim bu yazıyı yazmamı isteyen. Onlardan bir başkasıdır ShareBugg’ı ilk kurduğumuzda ortak olarak aramızda yer alan. Her yeni günün ne getireceğini bilmek imkansız ama yaptığınız işten keyif alıyorsanız, gün içerisinde üretip yoruluyor ve gece başınızı yastığa koyduğunuzda rahat uyuyorsanız bir de ağzınızın tadı yerindeyse bence doğru yoldasınız. Hayatın zorlukları yok mu, tabii ki var, onları da sevdiklerinizle “paylaşmanın keyfine bak”ın.