Üniversiteler Girişimcilik Stajı Yapılan Yerlerdir
Bu makale Eren Soydaş tarafından kaleme alınmıştır.
Ailelerin, çocuklarının geleceğinden endişe duyduğu bir dönemdeyiz.
Önce ebeveynler tarafından bakalım. Bir düşünün; siz 10 yıl boyunca biricik evladınızın bir dediğini iki etmiyor, onları en iyi okullara, en başarılı dershanelere gönderiyorsunuz, en iyi hocalardan özel ders aldırıyorsunuz. Nihayetinde İstanbul’un gözde üniversitelerinden birinde endüstri mühendisliği bölümünü kazanıyor(sunuz). Eşe dosta, çocuğunuzdan gururla bahsediyorsunuz. Onun büyük holdinglerin birinde, boğaz gören bir ofiste, kahvesini yudumlarken çekilmiş fotoğrafını görebilme hayaliyle imkânlarınızı seferber ediyor, hatta kendi bütçenizden kısıp onun kişisel gelişimi için en kaliteli dil kurslarına gönderiyorsunuz. Erasmus programına seçilip yurtdışında okumaya hak kazanınca, sevinçten dört köşe oluyor, devletten gelen hibe yetersiz kalır düşüncesiyle maddi olarak da destekliyorsunuz. Mezuniyetinde kep atarken deklanşöre basış frekansınızı artırıyor, o mutluluk anını ölümsüzleştirmek istiyorsunuz.
Mezuniyetle birlikte, artık gözlerinizi çevirdiğiniz evladınız, size müjdeli haberi veriyor (verdiğini sanıyor): Fakülteden 2 arkadaşıyla birlikte, internette bir ürün arayan kullanıcılara, o ürün için yakın lokasyonda yer alan fiziksel mağazalardaki fiyatları tarayıp en uygununu öneren bir mobil uygulama geliştirecekler. Çocuğunuz, onunla gurur duyduğunuzu düşünüyor; ama siz, içinizdeki hayal kırıklığını dışa vuramıyor, yine de “buna da şükür” diyorsunuz. Onun her koşulda yanında olmalısınız. Fakat siz ona toplumun biçtiği rolü uygun görüyordunuz. Hayırlı evlat dediğiniz, herkes gibi, bir bankada takım elbise eşliğinde fırsatlarla dolu bir kariyer yolculuğuna başlamalı. Oysa sizinki kolay yolu seçti.
Son zamanlarda sıkça bahsedilen Y Kuşağı’nın “internetle büyüyen” parçasının (ben bunlara Y 2.0 diyorum) bu noktada beklentileri yukarıdaki örnek ebeveyn profilinin beklentilerinden çok farklı. Bu kuşağın kariyer seçimi açısından öne çıkan özellikleri şu şekilde:
Özgür ve mücadeleciler. Özgürlüklerini kısıtlayan her türlü uygulamaya muhalif bir duruş sergiliyorlar.
Şirket içi hiyerarşiye karşı olmamakla birlikte, katı hiyerarşinin getirdiği “yanlışlara / hatalara boyun eğme, olduğu gibi kabullenme” anlayışını asla benimsemiyorlar.
İnsanların kendileri gibi görünmediği, hep “-mış gibi” davrandığı modern plaza ortamlarından genellikle hazzetmiyorlar. Ofis içi çalışanlar arasında daha az engelin bulunduğu, birlikte çalışma (collaboration) imkânını sunan kurumlara saygı duyuyorlar.
Şirketin bireysel gelişime olanak sağlayan bir ortam sunması, onlar için zaman zaman tatmin edici bir maaşın önüne geçebiliyor.
Şirket içi iletişime öncelik veren tepe yöneticilerin bulunması, onlarla doğrudan iletişim kurmaları, sadakati artırıyor. CEO’nun çalışanlarına aşırı mesafe koyduğu ortamlar, onlarda hep kapalı bir şirket algısı yaratıyor.
Yeni nesil iletişim araçlarının aktif olarak kullanıldığı, şirket içi bilgi paylaşımının üst düzey olduğu kurumlarda, daha “güncel” kalınabileceğine inanıyorlar.
Yeni fikirlere ve yaratıcı çözümlere açık, bu fikirlerin uygulanmasına olanak sağlayan ve şirket içi girişimciliği ön planda tutan, teşvik eden şirketlere sempatiyle yaklaşıyorlar.
Dijitalleşme sürecinin henüz başında olan kurumlar, Y 2.0’ın bu beklentilerini yeterli derecede karşılayamayınca, internet girişimciliği bir anda trend oldu. İnternet girişimciliği yepyeni bir girişimcilik kültürü yarattı. Girişimciliğin gençler için daha pratik ve ulaşılabilir bir forma evrilmesi de internet sektörü için büyük bir fırsat hâline geldi.
Y 2.0, girişimcilik yaklaşımlarındaki değişimin de farkında:
Artık müşteriyi aramak değil, müşteri tarafından bulunmak daha değerli.
Uzak mesafeli bir ürün / hizmet satışı, klasik satış anlayışından çok farklıdır. Ulaşabileceğiniz kitle, hayal gücünüzle sınırlı.
İnternet girişimciliği, üniversitede kazandığınız (veya geliştirdiğiniz) analiz yeteneğinizi en verimli kullanabileceğiniz yer. “Kurumsal” diye hep el üstünde tutulan firmalarda “excel mühendisi” olmaktan öteye gidemeyebiliyorsunuz.
Ortamdan ve konumdan bağımsız olarak çalışabilirsiniz. Dünyanın dört bir yanından ekibinizin amacına yönelik hareket eden çalışanlarınız olabilir ki bu da internet girişimciliğinin en heyecan veren yanlarından biri.
Tüm bu olumlu yanlara rağmen internet girişimciliğinin, yatırıma geri dönüş bakımından sabır gerektirdiği, uzun bir süre tek bir kuruş kazanmadan beklenebildiği farkındalığına da sahipler.
Peki, üniversitelerin bu bilincin oluşmasındaki rolü nedir?
Üniversiteler, günümüzde bireylerin hem kişisel, hem de sosyal gelişimlerini belirli bir olgunluğa getirmeleri için en uygun yer. Hem farklı bakış açılarına, görüşlerine sahip insanlarla aynı ortamda bulunuyor ve düşünce dünyanızı zenginleştiriyor; hem de akademik bir kurumun sizin için imkânlarını seferber ettiği ve tüm bunlardan ücretsiz yararlanabileceğiniz bir alanda eğitiminizi sürdürüyorsunuz. Şehir seçimi, üniversiteden alacağınız randımanı katlıyor. Üniversitenin etkinliği, bulunulan çevrede öğrencilere sunulan sosyo-kültürel imkânlarla ölçülüyor. Bu yüzden doğru üniversiteyle doğru şehri bir arada buluşturmak girişimci olma potansiyelini yükseltiyor.
Bence üniversitelerin en güzel yanı, maddi hiçbir sermayeye gereksinim duymadan girişimcilik deneyimi kazanmaya olanak sağlaması.
Üniversitede nasıl girişimci olabilirim?
Topluluklara katılın: Üniversite toplulukları, kulüpler, hayallerin gerçeğe dönüştüğü yerlerdir. Gönüllülük kulübüne katılıp orada geliştirdiğiniz projeyle yüzlerce kişinin hayatını bir dokunuşla değiştirebilir, fayda yaratmanın keyfini sürebilirsiniz. Veya bölümünüzle ilişkili bir kulübe katılıp binlerce kişinin katıldığı dev etkinlikler düzenleyebilir, normalde bir araya gelmeyecek kurum ve kuruluşları etkinliğiniz çatısı altında toplayabilirsiniz. Hiçbir finansal yükümlülüğün altına kişisel olarak girmeden, bir tüzel kişilik (üniversite) altında yeteneklerinizi ortaya çıkarma fırsatı bulabilirsiniz. Bunları yaparken, şirket yöneticileriyle toplantı organize etme / katılma, bütçe hazırlama, finansal tahmin yapma, ekip yönetme / yönlendirme, satın alma gibi konularda kendinizdeki inanılmaz gelişime şahit olabilirsiniz. Bunlar bir girişimcinin en sık karşılaşacağı görevlerdendir. Sayın Burak Büyükdemir’in de destekleriyle 2008’de düzenlediğimiz E-fikrim ve 2008’de temellerini attığımız, bu yıl 6.’sı düzenlenecek Bilişim Teknolojileri Zirvesi, benim için benzersiz deneyimler kazandırmıştır.
Yarışmalara başvurun: Artık ulusal ve uluslararası markalar, işveren markası (employer branding) vizyonuna geçiş yaptığından, potansiyel işgörenlerle bir bağ kurmak adına, çeşitli proje yarışmaları düzenlemekte. Bu yarışmalara bireysel olarak veya ekibinizle katılabilirsiniz. Her katılım sizin için yeni bir deneyim olacaktır. Üstelik yarışmada dereceye girdiğiniz takdirde projenizi kurum içinde gerçeğe dönüştürme imkânı elde edebilir, küçük bir girişimcilik simülasyonu yaratabilirsiniz. Yine 2008’de üniversiteden değerli arkadaşım Harun’la finalistleri arasında yer aldığımız bir inovasyon yarışması sayesinde de sektörden çok değerli isimlerle tanışma imkânı buldum.
Bir yaz boyunca “startup stajı” yapın: Herkes özgeçmişine yazmak üzere, afili firmaların staj mülâkatları arasında mekik dokur. Bu yaklaşıma karşı değilim; olağan buluyorum. Ama eğer üniversitede geçen ilk yılın ardından içinizdeki girişimci olma dürtüsünü hissetmeye başladıysanız, heyecanlı ve yetenekli insanlarla dolu bir startup’ta staj yapmak size değerli bir deneyim kazandıracaktır. Tek bir alanda (pazarlama, finans, iş geliştirme, satış vb.) rutin işlerle zaman geçirmek yerine, tüm ekibin yardımına koşmak, gerektiğinde ofisin tadilatı için usta bulmaya bile gitmek, girişimciliğe başladığınız günlerde yaşayacağınız ufak çaplı şokun etkilerini azaltacaktır.