Tek jetonla oyun bitmez
Bu yazı Gujan Şen tarafından yazılmıştır.
90’lara gideceğiz jetonlarınızı hazırladınız mı? Atari salonlarını çoğunuz biliyordur. Eğer bilmiyorsanız okumaya devam edin hiçbir şey öğrenmeseniz bile 90’ların havasını koklamış olursunuz.
Bu güne kadar girişimci olmanın Atari oynamakla ne kadar benzer olduğunu hiç düşündünüz mü? Neydi o dönem oynadığımız oyunlar; Street Figter, Mario, Metal Gear Solid, Cadillac & Dinosaurs (Mustafa dersem daha tanıdık gelir belki) bu oyunların ortak noktaları nelerdi peki... hırs, başarmanın getirdiği motivasyon, kaybettiğimiz jetonlar ve kazandığımız prestij.
İşte girişimci olmak da hırsı, başarma motivasyonunu, bazen kaybetmeyi bilmeyi ve prestij için savaşmayı gerektirir.
Makinanın başına geçtiğinizde ilk yapmanız gereken jeton atmaktır. Sadece oyunu izlemek de bir seçenek tabi, fakat bu yazıyı okuyanların bu seçeneği zaten göz ardı ettiklerinden eminim. Makinanın başına geçmek yani bir işe girişmek, sorumluluk düzeyinizin üst seviyede olmasını gerektirir. Jeton atmalısınız, bir işe girişiyorsanız sermayeniz olmalı. Jeton’u attığınızı farz edelim. Seçtiğiniz makinanın ekranında Mario ya da Street Fighter var; ama unutmamanız gereken yegane şey bölümü geçmek için savaşmanın gerekliliğidir.
Keşke Mario severlerin bu hayatta ayakta kalabileceklerini söyleyebilseydim. Girişimciler olarak hiç birimiz prensesin peşinde koşmuyoruz. Her zıpladığımızda sağa sola altınlar saçılmıyor. Yediğimiz hiç bir mantar bizi 5 kat büyütmüyor. Dikkatli olmanız gereken bir nokta da bu; dışardan bakıldığında veya girişmcilerin anlattıklarıyla hepimizin Mario oynadığını düşünebilirsiniz. Size anlatılmayan kısım, o muslukçunun çoğu zamanını lağımda geçiriyor olması.
Tamam ciddi bir oyunun karşısına geçtiğinizin farkındasınız diyelim, başta küçük düşmalarla karşılacaksınız. İlk bölümlerde bu düşmanlar gözünüzde büyeyebilir bunu hepimiz yaşadık. Bir şirketin nasıl kurulacağı, o kağıt işleri ile kimlerin uğraşacağını, muhasebe hesaplarının nasıl yapılacağını hepimiz o bölümleri geçtikçe öğrendik. İnanın bana üçüncü-beşinci bölüme geldiğinizde ilk bölümü nasıl geçtiğinizi soranlara hepiniz güleceksiniz. Her bölümün sonunda “Boss”larla karşılacaksınız onları yendikçe başarmanın nasıl bir duygu olduğunu daha net anlayacaksınız.
Kurşunlarınızı iyi harcamanız gerektiğinden bahsetmeyeceğim bile. Pazarlama bütçenizi nasıl ve nereye harcıyacaksınız, çalışan olarak kimleri alacaksınız, ürününüzü nasıl geliştireceksiniz bunların hepsi bu kurşunlarla olacak. Bu oyunda asla, oyunu “save”lediğiniz “check point” noktasına dönemeyeceksiniz. Bir anlaşmayı kaçırdıysanız geçmiş olsun, 40 fırın daha ekmek yedikten sonra tekrar deneyin.
Atari salonlarındaki makinaların, bir özelliği daha var. En başta bundan bahsetmemiş olsam da oyunu oynamanın en önemli kurallarından biri de sizinle bu oyuna giren kişilerin kimler olduğu, arkanızı ne kadar iyi kolladıkları. Takım olabilmeyi ne kadar başardığınız. Tüm bölümleri tek başıma geçebilirim diye düşünüyorsanız hemen unutun. Bunun istisnaları yok mu diye soranlarınız olur. HAYIR, YOK. Takım arkadaşını kaybettikten sonra devam edenler var. Tek başıma bunu yaptım diyen girişimcileri göz ardı edin. Ya birilerini gömmüşlerdir ya da gömülürken seyretmişlerdir. Takım arkadaşlarınızı çok iyi seçin.
Oynadığınız oyunda her zaman istediğiniz sonuçları alamayacaksınız, düşe kalka öğreneceksiniz. Bazen jeton düşme hazensine kalan jeton var mı diye parağınızı sokup yoklayacaksınız. Bazı bölümlerde tepenize gelip dikilenler olacak “çekil de bölümü geçeyim senin için” diyecekler. Bu adamlara kanmayın bölümleri kendi bildiğiniz şekilde geçmek için çaba gösterin.
Bu oyunu oynarken her zaman zorluklarla karşılaşmayacaksınız. Tam ihityacınız olduğunda ekstra jetonlarını sizinle paylaşanlar olacak Etohum gibi. Sizin yeni bölümlere geçebilmenize yardımcı olacak, hatta bonus bölümleri bulabilmeniz için için size en doğru yolu gösterecek. Bir anda küçük düşmanlardan sizi kurtarıp “Boss”ların karışına koyacak, tüm gönül verenleri ile.
Oyunu kazanmaya giden yolda yani hedeflerinizi/hayalleriniz gerçekleştirebilmek için “The Boss”u da tanıyacaksınız. Tabiki yatırımcılardan bahsediyorum. Onları dize getirmeniz gerekli, çünkü Türkiye’de risk almaya niyetli yatırımcı sayısı çok az. Hepsi o güne kadar topladığınız “altınları” ve ilerde toplayacağınız “altınları” düşünerek karşınızda olacaklar. The Boss’un yer aldığı oyunlardan geliyor olmanız da önemli; bu bazen onların okuduğu okullar, yaptığı sporlar veya ilgi duydukları konular olacak eğer bunlardan birine sahip değilseniz karışınıza çıkmak istemeyecekler, karşınıza çıksalarda kaçak dövüşecekler.
Makinanın karşısına geçtiğinizde, yani bir projeye girişmeye karar verdiğinizde unutmamanız gereken şeyler çok net, odaklanın, motivasyonunuzu kaybetmeyin, kurşunlarınızı nasıl kullanacağınızı önceden planlayın, önünüze çıkacak tüm zorluklara göğüs germeye hazır olun, çevrenize kulak asmayın (bu işi sen mi yapacaksın diyen çok fazla insanla karşılacaksınız). Bu oyunda başarıya ulaştığınızda, tüm atari salonundakilerin size saygı duyacağını asla unutmayın.
Saatlerini, günlerini atari salonunda geçirenler iyi bilecektir, bu oyunu oynamak çok zevkli. Hatta bazen oyunu bitirip bitiremediğiniz değerini yitiriyor. Oynarken kazandıklarınız öne çıkıyor. Oynamaktan korkmayın, korksanız bile emin olun ki korku hiç bir zaman bu kadar güzel olmamıştı.
Tek jetonla ve tek başınıza bu oyunu bitiremezsiniz. Yanınızda olanları iyi belirleyin. Size ekstra jeton sunan ve bonus bölümlere ulaşmanızı sağlayabilecekleri asla göz ardı etmeyin.
“Atari salonuda nerden çıktı şimdi, bizim zamanımızda konsollar vardı” diyorsanız eğer... atari salonlarını da iyi öğrenin. Çünkü biz bu oyuna başladığımızda Tommiks’i, Teksas’ı, Zagor’u iyi biliyorduk.