Startup Projenizin Finans Kısmını Ayarlamadan Önce Dikkat Edilecek 4 Adım
Yeni bir ürün ya da hizmete sahipseniz fikrinizi piyasaya sürmeden önce işin finans kısmını düşünürsünüz. Bu tüm startup projeler için geçerli olan, işin zor kısımlarından biridir. O zaman şuna bakalım, önce bir işin ürün kısmı mı gelir yoksa finans kısmı mı? Gelir mi yoksa yatırım mı? Elbette yatırımcılar için en büyük kanıt bir ürününüz olması, bu ürünün işe yararlığı ve ürünün yatırıma değer vasıflarıdır. Eğer bir yatırımcı ya da ürününüzü sahiplenecek bir lider arıyorsanız, işiniz için önce belirli bir somut fon bulup biraraya getirmeniz çok yerinde olur. Bunu bir döngü olarak düşünün, bu bir risk döngüsü aslında, işin başında elinizde sadece risk var, döngü devam ettikçe her bir adımda işinizle ilgili bir eksiği daha gidermiş olursunuz.
Her bir basamağın hallolması riskin biraz daha azalması demektir. Bunu yapabilmek için elbette bir ekip oluşturmalı, ürününüzü ortaya koymalı, kullanıcıları harekete geçirmeli, biraz yatırım yapmalı, büyüme hedeflemelisiniz, böylelikle ortaya akmaya başlayan, kendini kurtaran bir iş sahası çıkacaktır. Bir süre sonra işiniz para yapmaya, nakit akışı gerçekleşmeye başlayacak, o zaman da bu akışın yönetimi işinizin başarısının en önemli elementlerinden biri olacak.
Trendler, teknoloji, oranlar, borsa, şans, zevkler, her şey değişecektir fakat oturmuş bir nakit akışı ve elde edeceğiniz kar sonunda kazanacaktır. Bu kara dönen akışı düzenli kılmak elbette işin en zor kısımlarından biri ve çoğu startup bu akış devamlı olamadığı için kapanıyor. İşte bu konuda dikkat edilecek dört adım:
İş prensiplerini basitleştirmeyi deneyimleyin: Basitten kastımız ucuz iş ya da rakamları kısmak anlamına gelmiyor. Çalışanlar için daha fazla değer yaratmak ve az kaynağa sahip müşteri yakalamak anlamına geliyor aslında. Açıklayalım. Önce şirketiniz için değer yaratan adım ve pratikleri sıralayın. Sonra bunları yaratmak için gerekli yolları gözden geçirin. Örneğin, bu işi çözmek için gerçekten de daha fazla elemana ihtiyaç var mı, kimin ödeme yapıp yapmadığının kayıtlarını neden tutuyoruz, siparişlerin tamamlanması neden hep uzun sürüyor gibi soruları masaya yatırın. Gereksiz, işe yaramayan adımları görmeye başlayacaksınız ve bunları ayıkladıkça daha verimli, daha tasarruflu ve daha gelişmiş bir nakit akışı ile karşılaşacaksınız. Bir yandan en çok maliyeti olan adımları da masaya yatırın. Örneğin sizin işletmenizin stok bölümünde iş çoksa bu stoğun iyi yönetildiğinden emin olun. Stoğunuz talebin karşılanması adına yeterli olmalı ama asla aşırıya kaçmamalı. Bu problemi çözmek için bazı yabancı uygulamalar var, belki yardımcı olabilir, örneğin “stitchlabs” ya da “fishbowlinventory”.
Fatura zamanlarını düzenleyin: Fundbox’ın araştırmasına göre küçük işletmelerin %64’ten fazlası geç ödemelerden (olumsuz) etkileniyor. Fatura ödeme ve kazanç tarihlerinizi mutlaka birbirine göre ayarlayın. Bazı müşterileriniz geç ödeme yapıyor da olabilir, bunları da düzene koyarak, alacağınız ödeme geciktiği tarihte müşterilere derhal uyarı gönderen bir sistem yaratın. Muhasebe yazılımlarının içinde uyarı bildirimleri gönderen uygulamalar oluyor, bunlar işinize yarayacaktır. Hem kendi fatura tarihleriniz için hem de müşterilere hatırlatma yapılması için…
Finans verilerinize sıkı sıkı sarılın: Nakit akışı bilgilerinize hakim olmalısınız. Nakit ne zaman elinize geçiyor, ne zaman gidiyor, her ay ödemelerden sonra size ne kalıyor. Potansiyel yatırımcılarınız riski minimuma indirmek için nakit akışı tahminlerinizi öğrenmek isteyeceklerdir. Muhasebe departmanınız ya da bu konuda kullandığınız yazılımda aylık gelir ve giderler, aylık kalan bütçe gibi detaylarla ilgili bir doküman bulunmalıdır. Bir başka ihtiyaç duyacağınız doküman nakit akışı beyanı ile ilgili olmalıdır. Finans ihtiyacınızda bu en önemli belgelerden biri olacaktır. Nakit akışı beyanı belgesinde geçmişte elde edilen gelir ve bunun kullanımı ile birlikte bir kazanç beyanı bulunmalıdır. Bu şirketinizin kısa vadede yaşamını sürdürebilirliğine dair size çok iyi bir fikir verecektir, özellikle de faturaların ödenebilip ödenememe konusunda açık bir tabloyu gözler önüne serecektir.
Yatırımcıların nakit akışını nasıl ölçtüğüne hakim olun: Evet, daha önce de dediğimiz gibi yatırımcılar nakit akışınızı, geçmiş raporlardan takip ederek anlamaya çalışıyorlar. Fakat onların bir ölçüm kriterleri daha var ki o da borç kapsam oranı (DSCR) yani projenin oluşturmuş olduğu nakitlerin kullanılan borçların ana para ödemesi ve faiz ödemelerini karşılayıp karşılayamadığını gösteren bir orandır. Borcun vadesi boyunca hesaplanır. Ve oranın 1'in üzerinde olması gerekmektedir. İlgili dönem yaratılan net nakit tutarı rakamı, ödenmesi gereken kredi ana para ödemesi ve faiz gideri toplamına bölünür. Projenin net nakit akışlarının hesaplanması gerekmektedir. Sonrasında ise kullanılan kredilerin anapara + faiz tablosunun hazırlanması gerekir. Hesaplanan DSCR oranı projenin kullanmış olduğu kredilerin anaparasını ve kredi ödemelerini ne oranda gerçekleştireceğini göstermesi açısından önemlidir.