''Kadın girişimciliği''
Aslında yukarıdaki başlığı çok da içime sindirerek seçmedim. Çünkü girişimciliğin cinsiyete özgü bir uğraş olmadığını düşünüyorum. Bu işin erkeği kadını olmaz bence. Neyse başlık bir kenarda dursun yine de. Bugün çok önemli ve birçoğumuzun bildiği bazı şeyleri hatırlatma amaçlı anlatmak istiyorum müsaadenizle.
Öncelikle ülkemizde çalışan nüfusa biraz göz atalım. 100 kişi içerisinden %20’sinin çalışmadığını (çocuk, yaşlı kişiler) düşünürsek elimizde 80 kişi kalıyor. Nüfusumuz yaklaşık olarak yarı yarıya erkek ve kadınlardan oluştuğuna göre çalışabilecek 80 kişi arasında 40 kadın ve 40 erkek bulunmaktadır. Erkeklerin % 65’i, kadınların ise % 25’i çalışmaktadır. 26 erkek, 10 kadın olmak üzere toplamda 36 kişi ülkemizde iş gücüne katılmaktadır. Yani toplam işgücüne katılım 100 kişi içerisinden yalnızca 36 kişidir. Özetle bir kişinin ürettiği ve 3 kişinin tükettiği bir ülkeyiz maalesef. OECD ülkeleri arasında kadın çalışma oranı ile de açık ara sonuncuyuz.
Yine OECD ülkeleri arasında kişi başına düşen çalışma saati sıralamasında da sonuncu sıradayız. Bu durum ise yine aynı sebepten kaynaklanıyor. Yani kadın istihdam oranının ülkemizde düşük olmasından. Erkekler olarak dünya ülkelerine kıyasla çok fazla çalışıyor olsak da kadınların çalışmaması gayri safi milli hasılamızı negatif yönde etkilemektedir. Kısaca iki ayağımızdan birini kullanamıyor ve bu şekilde dünya ile yarışmaya çalışıyoruz.
Girişimcilik konusunda da benzer sonuçların olduğunu görmekteyiz. Örneğin Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından yürütülen ve 100.000 TL üst limitli bir hibe destek programı olan Teknogirişim Sermayesi Desteği kapsamında 2009 yılından beri desteklenen 2000 girişimcinin sadece % 13’ünü kadınlar oluşturmaktadır. Ki ülkemiz genelinde de durum bu şekilde. Bu veriler tamamen ülkemiz gerçeklerinin bir tezahürü ve çalışma hayatına az katılan kadınlarımızdan bir anda girişimci olmalarını beklemek de pek de mantıklı değil zaten. Durumu göstermek adına sadece yazmak istedim.
Peki, kadınlarımız neden çalış(a)mıyor ya da girişimci olamıyor? Bunun nedenlerine girmek istemiyorum açıkçası. Çok uzun bir geçmişi var ve bu işin içinden hemen çıkamayız. Fakat bundan sonrası için yapabileceğimiz çok basit şeyler var. Öncelikle olarak kadın veya erkek ayrımı yapmadan insan gücüne ülke olarak çok fazla ihtiyacımız olduğunu unutmamamız lazım. Eğer dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmek istiyor isek bir kişi bile heba etme lüksümüz bulunmamaktadır. Özellikle de kadınlarımıza daha fazla iş sahası yaratmalı ve onları mutlaka ekonomi çarkına dâhil etmeliyiz. Zaten başka bir şansımızın da bulunmadığı apaçık görülmekte.
Kamu ve özel sektör de girişimci olmak isteyen kadınlara kesinlikle pozitif ayrımcılık yapmalıdır. (Aslında pozitif ayrımcılık ifadesi de doğru bir kullanım değil. Bu hatayı çok sık yapıyoruz diye belirtmek istedim. Çünkü çok uzun yıllardır iş gücüne dâhil edilmemiş ve negatif ayrımcılığa maruz bırakılmış Türk kadınına borcunu ödemek ve hakkını teslim etmek kesinlikle ve kesinlikle pozitif ayrımcılık değildir. )Yapılabileceklerden bir tanesi kamu hibe ve destek programlarında kadın girişimciliğinin cesaretlendirilmesi için çok ciddi adımlar atılmasıdır. Örneğin bir hibe programında 100 puan üzerinden yapılan değerlendirmede 70 puan alan girişimci destekleniyorsa şayet bu oran kadınlar için gerekirse 40 puana kadar düşürülmelidir. Bu konuda kesinlikle cesur olmalı ve küçük istisnalarla durumu kurtaramayacağımızı bilmeliyiz. Hemen akla şu soru gelebilir. Eğer erkekler, kadınlar üzerinden başvuru yaparsa ve destek programlarını suiistimal ederse ne olur? Bence hiçbir şey olmaz. En kötü ihtimalle kadınlarımıza her zamankinden daha çok ihtiyacımız olduğunu anlamış oluruz…
Yazar: Alper ŞAŞMAZ - Sanayi ve Teknoloji Uzmanı