İki Beynin Dilemması
Bu makale Girişim Fabrikası Direktörü İhsan Elgin tarafından kaleme alınmıştır.
Son dönemlerde Girişimciliğin de bir kariyer fırsatı olarak kabul edilmesi ile iki hayat arasında seçim yapmaya çalışan arkadaşlara bazı tespitlerim ile destek olmaya çalışacağım. 17 yıl önce Verde Zeytinyağlarında pazarlama stajyerliğinden başlayıp, sonrasında Aygaz'da insan kaynakları, bayi geliştirme, pazarlama ve CRM Yöneticiliği ile son bulan 10 yıllık kurumsal hayat tecrübem ve 5 yıl önce Boğaziçi Üniversitesinin kuluçka merkezinde başlayıp şimdi Los Angeles'da devam eden girişimcilik serüvenim sırasında, iki dünya arasında bir çok temel farklar tespit etmiştim. Son iki senedir de üniversite ve Girişim Fabrikası'ndaki rolüm sayesinde bir çok farklı girişimci ve yatırımcıyı da gözlemleme ve tespitlerimin bazılarını doğrulama şansı buldum. Tabii öncelikle bu iki dünya ile neyi kast ettiğimi netleştirmekte fayda var.
Kurumsal hayat, diğer deyişle profesyonellik ile; marka olmuş bir şirkete girerek iş hayatı boyunca mevcut ya da benzer şirketlerde büyük bir sistemin parçası olarak güç ve mali getirisi yüksek koltuklara doğru ilerleme çabasından bahsediyorum. Girişimcilik ile ise; kendi başına veya küçük bir ekip ile, var olan bir probleme çözüm bulmadan rahat edemeyen ve aynı zamanda zengin olma veya x başarma egosunu tatmin etme çabasını tanımlamaya çalışıyorum.
Esasında bu iki dünyada da başarıya giden temel yollar ortaktır. İkisinde de başarı kendimiz ile ilgilidir, dışarıdakilere değil "başarılı olup olmayacağımıza, bunu hak edip etmediğimize, bilinçli ya da bilinçsiz biz karar veririz." Bunun da temel anlayışı "kendimizi tanımak, bilmektir." Diğer bir nokta ise, ikisinde de uygun hedefi belirlemek ve buna uygun adımları planlamak gerekir. Son olarak da ikisinde de belirlenen planı hayata geçirmek için disiplinli ve çok çalışmak gerekir. Bu noktalardan iki dünyada da kaçış yoktur.
Şimdi, esas aktarmak istediğim ve üzerine düşündüğüm bazı kavramların iki dünyadaki karşılıklarına değinmek ve bazı tespitlerimi belirtmek istiyorum. Tabii bu kavramlarında, içindeki fikirlerinde kişisel yorumların olduğunu belirtmek isterim, herkes için geçerliliği olmayabilir.
Sonucu etkileme durumu
İş hayatında bireyin kendini iyi hissetmesindeki en önemli etkenlerden birinin 'yaptığı işlerin esas işe ve sonuca katkı oranın' çok önemli olduğunu düşünüyorum. Bu bakış ile kurumsal hayatta yaptıklarının sonuca etkisini görmen zaman alır, bazen hiç göremezsin, bazen de etkisi yoktur çünkü bazı çalışmaları sadece kurumun iç işleyişi ya da diğerlerini ikna etmek (lobi yapmak) için yapman gerekir. Girişimcilikte ise yaptıklarının negatif ya da pozitif sonuçlarını ve müşteriye etkilerini çok hızlı alırsın çünkü bir girişimde sadece sonuca etkisi olan işleri yapmak zorundasındır. Daha fazlası için ne vaktin ne de emek ve finans kaynağın vardır.
Motivasyon
Başarının temel girdilerinden olan motivasyon yönünden konuya yaklaştığımızda; kurumsal hayatta motivasyonun düştüğü zaman seni tekrar motive edecek birçok takım arkadaşın vardır. Bu nedenle, genelde iş arkadaşları ile sosyal yaşamda da yakın ilişkiler kurulur. Burada motivasyonun temeli; sadece kendi oluşturduğun kişisel iç beklentilerin karşılanıp karşılanmadığı ile ilgilidir. Girişimcilikte ise kendi kendini motive edebilme yeteneğin güçlü olması çok kritiktir. Yoksa yeni iş kurmanın maddi ve manevi gelgitleri, inişleri ve çıkışları karşısında çok hızlı pes etmek zorunda kalabilirsin. Bu süreçte her an yaptıklarının ve yaşadıklarının doğrudan etkisi altındasındır.
Ego
Kişisel olarak başarı için en önem verdiğim kavramlardan biri de ego yönetimidir. Kurumsal hayatta sahip olduğun koltuklar ve rütbeler nedeniyle egonun gereğinden fazla şişme riski veya gereğinden fazla şişmiş egolar ile uğraşma olasılığı vardır. Ama diğer yandan da hiç ego sahibi olmamak da başarısızlığı getirir. Eğer egonu kontrol edebilirsen başarı şansın yükselir. Girişimcilikte ise egonun desteği ile işe başlamalı ve risk almalısın. Ama ardından egosuzlaşma yolunda ilerlemen şarttır. Aksi takdirde başarıya giden yolda önemli olan başka fikirleri dinleme, değerlendirme ve diğer fırsatları görme ihtimalin dolayısıyla başarılı olma ihtimalin düşecektir. Girişimcilikte, önemli olan hangi koltuğa sahip olduğun değil senin ne yaptığın ve gerçekte neyi başardığındır.
İnsanları tanımak ve anlamak
Kurumsal hayatta bir toplulukta yaşanacak sosyal konular ile ilgilenmen başarı için kritiktir. Gerektiği seviyede lobi yapman ve sosyal ortamlarda ne olup bittiğini gözlemlemen gerekir; çalışma arkadaşlarını tanımalı, düşüncelerinin arkasında neler olduğunu sezmeye çalışmalısın. Diğer yandan da yöneticilerini de çok iyi anlamalı, ne düşündüklerini ve düşüneceklerini tahmin etmeli her zaman ona göre hazırlıklı olmalısındır.
Girişimcilikte ise bu konuların gündeme geleceği kadar geniş bir topluluk ve pozisyon yoktur. Bu nedenle insanları tanıma özelliğini esas olarak müşteri ihtiyaçlarını anlamak ve gidermek için geliştirmen gereklidir. Diğer bir grup ise yatırımcılardır, onların da hedeflerini anlaman doğru beklentileri kurgulamak için gereklidir.
Stres
Günümüzde artan stres nedeniyle sağlıklı kararlar vermekte zorlanılmaya başlanmıştır. Ve bunu yönetebilmek en önemli ve aranan meziyet olmaya başlamıştır. Bu iki dünyada da stresi yaratan farklı kaynaklar ve durumlar vardır.
Kurumsal hayatta, farklı iş fonksiyonları ile yapılan savaşlar veya bir üst pozisyona yükselmek için rakibinle yapılan mücadele kişiyi strese sokmakta ve esas işine olan odağını kaybettirmektedir.
Girişimcilikte ise temel stres kaynağı, hem işinin yaşaması hem de eve yaşam için para götürebilmenin yarattığı çifte korkudur. Bu korkular ile sağlıklı karar verememenin yanı sıra önüne gelen kolay para kazanma ihtimali olan her işe atlama eğilimin artmaktadır. Böylece ana işine odaklanamaman nedeniyle başarısız olma ya da başarılı olmayı geciktirme ihtimalin çok yükselmektedir. Diğer yandan bu stresi paylaşacak kurumsal hayattaki gibi iş arkadaşların da olmayabilir.
Sosyal imkanlar
Yanlış beklenti olmaması için değinmeden geçemeyeceğim bir noktada da sosyal imkanlardır. Kurumsal hayatta sana sağlanan ve değerli olan sosyal imkanlara (süper aile sigortası, emeklilik planı, yemekhane gibi…) ve rahatlığa girişimcilik hayatında ulaşman mümkün değildir. Eğer sahipsen müşteri için harcaman gereken parayı boşa harcamışsın demektir.
Neyin başarısı için?
Yedinci önemli nokta ise tüm bunlar neyin başarısı için sorusunu cevaplamaya çalışmaktır. Kurumsal hayatta farklı motivasyonlar nedeniyle öncelikle içinde bulunduğun departmanın, fonksiyonunun ve yöneticinin başarılı olması için çabalaman gerekmektedir. Ama girişimcilikte, sadece ve sadece şirketin başarılı olması temel amacın ve motivasyonundur.
Dikkat!
Kendim için önemli olan yedi kavram ve soru üzerinden farklılıklara değinmeye çalıştım. Son olarak sürekli duyduğum ve hata olarak değerlendirdiğim bir noktayı da vurgulamak istiyorum.
Başkasına (yönetici, patron) hizmet etmemek amacıyla girişimci olmayı tercih etmek, yapılacak en büyük hatalardandır, zira hizmet etmek gereken önemli bir kitle vardır: müşteri! Kurumsal bir yapıda istersen bazı şeyleri göze alır kapıyı vurup çıkabilirsin ama girişimciysen böyle bir imkanın hiçbir zaman yoktur.
Sen sen sen…
Sonuç olarak bir dünyayı diğerinden daha iyi diye tanımlamak mümkün değildir ve her ikisi de ekonomik refahın sürdürülebilirliği için gereklidir. Esas olan sana uygun olan ya da olmayanı belirleyebilmektir. Hangisini seçersen seç ikisinde de kendine karşı dürüst olmalı, kişisel gelişim alanlarını net olarak belirlemeli ve onlara odaklanmalısın.
Her ikisinde de gerçekten istediğin, bir anlam yarattığın ve katma değerinin olduğunu düşündüğün işte var olmalısın. İşini sevmeli, onunla ilgili hayaller kurabilmeli ve onları yapabileceğine yürekten inanmalısın.
Girişim Fabrikası Direktörü
(Görsel Integral Options)