Herşey Küçükken Güzeldir. İşletmeler De...
Bu makale Atakan Eser tarafından kaleme alınmıştır.
Son 3-4 yıldır adetimiz olduğu üzere Sivas'ın iletişimi kısıtlı bir dağ köyü olan Kıpçak'ta 1 haftalık bir dinlenme iznindeyiz. Telefonun sadece karasal hat olarak çalıştığı, bakkalın seyyar bir kamyon olarak zaman zaman uğradığı, televizyonların ise uydu aracılığı ile çalıştığı 1590 rakımlı bir yer hayal edin. Sırtını yasladığı tepe doğuya baktığından güneş normalden 2 saat önce kayboluyor. Aile ve kendinize vakit ayırmak için oldukça fazla bir diliminiz var buralarda.
Yeteri kadar vakit ayırdım dünya ne alemde diyerek haber kanalları arasında geziyorum pazar günü olduğunu çok dikkate almadan. Hepsi anlaşmış gibi belgesel veriyorlar, haberler sadece bant olarak geçiyor... Kutuplardayız, ayı yavrularına yaşamı öğretirken, diğer tarafta fok 4 ay yüzmeyecek olan yavrusunu hem besliyor hem ayılardan koruyor. Çocuk heryerde çocuk, anne heryerden anne ve herşeyin küçüğü her daim daha güzel. İşletmelerde de benzer bir durum olduğu aklıma geliyor. Küçüksen güzelsin... 2, 3 kişilik ekip ile derdin büyük ama kendine yetiyorsun. Amacın dünyayı değiştirmek, en azından dünyanı. Hesap verecek belki bir ailen var belki henüz o da yok ama gayretlerin devam ediyor. Ekip içinde herşey paylaşılıyor; fikirler, poğaçalar ve sevgi... Fikirleri kıyasıya çarpıştırıyor, alternatif yollarda el feneri ile dolanıyor, çevredeki örnekleri modelleyerek ilerlemeye çalışıyorsunuz. Terzi usulü gidilecekse yavaş yavaş müşteriler bulunuyor, ufak tefek de olsa faturalar kesiliyor yavaş yavaş döngü başlıyor. Amaç bir ürün çıkartmak ise yol daha var para için henüz erken, akıllılar, ahmaklar neyseki destekliyorlar ve bir şekilde eşik aşılıyor. Artık yol açık büyümene kim engel olacak?
İş büyüdükçe kazanç da büyümeli lakin mutluluk öyle kolay değil. Satış da pazarlama da ilgi istiyor. Onlar büyümeli ki iş büyüsün. İşler gelmek için kapıyı tıklıyor lakin üreten kısım henüz hazır değil. Biraz fazla mesai biraz dış kaynak bir yoluna girmeye çalışıyorsa da mutluluk bir sonraki köşede beklemeye devam ediyor. Bilinmemiz lazım, reklama çıkmalı... Üretim bandı boş, satışa destek vermeli... Ekip yetmiyor, ilana çıkıp alım yapmalı... Yer dar geldi, mekan bulmalı... Mekan büyüdü, servis yapmalı... Nüfus arttı, zaman aleyhimize çalışıyor... Maaşlar denk gelmeli, teslimatlar zamanında olmalı, kaliteden ödün vermemeli, vergi, SSK ödenmeli, yatırımcı mutlu edilmeli... Biraz karamsar görünmüş olabilir, lakin kral çıplak... İşletmeniz (startup) eğer çok aykırı bir durum yoksa bu döngüye girme eğiliminde. Aslında büyüme sancısı denilen şey de tam olarak budur. Bunu ergenlik yıllarında "garson boy" olarak aslında tatmışsınızdır, elbiseler olmaz. Ne küçülebilir ne büyüyebilirsiniz. Büyümek için ise o boyu çekmeli ve zor bulduğunuz iki kıyafet ile büyüklüğe adım atmalısınız. Garson boy, genetiğinizde yoksa yaşanılması kaçınılmaz bir dönem ve bunun geleceğini biliyorsunuz, sadece maddi manevi hazır olmanız gerekiyor. Çevrede gördüğünüz başarılılar da başarısızlar da bu dönemleri yaşadılar... Eskiden olsa çözüm kendinize bakardı belki batar belki çıkardınız. Şimdilerde ise deneyimlerini paylaşanlar/satanlar sayesinde bunları aşmak daha kolay. Dinleyin, kendinize modelleyin ve danışın. İlk fırsatı değerlendirin ve bir danışma heyeti oluşturun, mümkünse firma dışından...