Girişimcilikte 1 Numaralı Kural: “Hızlı hareket et ve bir şeyleri kır”
Son yıllarda yenilikler daha sık ve her zamankinden daha hızlı olmaya başladı.
Günlük olarak düşünce, yaşama ve iş yapış şeklimizi değiştirebilecek olan icatlara, teknolojilere ulaşmaya başladık.
Bu hızlı ilerleme beklentilerimizi de eş zamanlı olarak yükseltti. Her gün yeni ve inanılmaz aletlerin kullanımımıza sunulmasına alıştık.
Peki bu gelişmelerdeki aslan payına sahip olan girişimciler için bu ne anlama geliyor?
Bu daha hızlı kavramaları ve eski zamanın kurumsal liderlerine göre çok daha hızlı ve etkili bir şekilde fikirlerini uygulamaları gerektiği manasına geliyor. Bu da başarıya giden yolda bazen birkaç başarısızlık yaşamak zorunda oldukları anlamındadır.
Kısacası, hızlı hareket etmeli ve bir şeyleri kırmamalılar.
Kurumsal olmayan bir dünya: başarısızlığı kucaklayan bir kültür
Kurumsal olmayan dünyada, yanlışların bazen yararlı olabileceğine dair yaygın bir görüş var – özellikle yenilik adına yapılıyorsa azarlanılması gereken veya bilinçli olarak kaçınılması gereken bir şey olarak değil. Birçok girişimci aktif olarak çalışanlarını başarısızlığın olasılıklardan biri olduğu, değilse bile olası sonuçlardan biri olduğu yolları kullanmaları için yüreklendiriyor.
Bunun arkasında yatan düşünce bir şey icat ederken veya bir maceradayken içinizden gelen sesi dinlemek zorunda oluşunuz, onlardan ders çıkardığınız sürece bu yolda yaptığınız hataların tamamen kabul edilebilir olmasıdır. Bu ilk bakışta riskli görünebilir – risk birçok şirketin ve organizasyonun kaçınma eğiliminde olduğu bir sözcük- fakat bu kendi işinizi kurduğunuzda veya batacak ya da yüzecek olan bir startupa katıldığınızda işin doğasında olan bir risktir.
Aslında, bazı girişimciler başarısız olduklarında başarılı oldukları durumdan daha çok şey öğreneceklerine inanırlar.
Bunun en büyük örneklerinden biri İngiliz yatırımcı Sir James Dyson’dır. Şirketi Dyson, elektrik aletleri üretimindeki –elektrik süpürgesinden el kurutuculara kadar- ve tasarımdaki yenilikçi ve yaratıcı yaklaşımıyla ün yapmıştır.
“Başarısızlık ilgi çekidir – ilerlemenin bir parçasıdır” demiştir Dyson Entrepreneur’e başarısızlıklarını nasıl başarılı olmak için kullandığı hakkındaki bir röportajda. “Başarılarınızdan asla ders almazsınız, fakat başarısızlıklarınızdan öğrenirsiniz” demiştir.
Ve Dyson bu konuyu bilecektir. Entrepreneur’e göre, Dyson’ın Dual Cyclone elektrik süpürgesi 1993’te nihayet piyasaya sürüldüğünde 15 yaşındaydı ve 5126 başarısız versiyona sahipti.
Fakat ürünün son hali Dyson’ın multi milyon dolarlık bir şirkete sahip olmasını sağladı.
“Başarısızlığı kucaklamalıyız “ diyor Dyson. “İnatçı bir şekilde değil ama problemi çözen bir şekilde. Yaşam çözülebilir problemler dağıdır ve bundan zevk alıyorum.”
Beta aşamasında prototip yapmanın gücü
Dyson başarısızlığı kucaklayan düşüncesi ile ortalamanın biraz üstünde ve mükemmel ürünü elde edene kadar prototipler üretiyor, yeni girişimciler arasında prototip üretmek gittikçe daha yaygın bir hal alıyor – çünkü bir ürünün beta versiyonunu yaparsanız, onu hızlıca üretebilir, ardından ürünün nasıl çalıştığını ve seçilmiş bir grup insanın onun hakkında ne hissettiğini görebilirsiniz. Ve eğer çalışmazsa veya kusurluysa, paranızın, kaynaklarınızın tümünü bir ürüne ve başarılı olmayacak bir girişime harcamamış olursunuz.
Eğer ürününüz çalışırsa, onu test edenlerden geri bildirim alabilirsiniz (eğer ihtiyacınız varsa) ve ardından piyasaya ürünü sürmek için onu hazırlayabilirsiniz.
Prototip oluşturma genellikle dünyada 73 noktada ve 49 ülkede faaliyet gösteren, çalışma ve kuluçka merkezi global ağı olan Impact Hublarda hüküm sürer. Bu merkezler açıktır, girişimcileri ve küçük işletme sahiplerinin problem çözme ve iş birliği için biraraya gelebileceği özelleşmiş yerlerdir. Çalışma alanları tipik kurumsal bir ofisten oldukça farklıdır bu nedenle methodlar, süreçler ve inanışlar da oldukça farklılık gösterir.
Impact Hublarda, çalışma yerlerinden büyük fikirlere, ürünlere, servislere ve bunlardan çıkan teknolojilere kadar hemen hemen her şeyin bir prototipi oluşturulur. Bir şekilde bütün ağ, sürekli geliştirilen beta testleri serisidir.
“Biz yaparak öğreniyoruz” diyor Impact Hub direktörü Richard Evans. “Biz bir şeyleri modelleriz. Onların küçük versiyonlarını yaparız eğer çalışırlarsa mükemmel. Onları büyütürüz. Eğer çalışmazlarsa küçük olmalarına rağmen neden çalışmadıklarını anlarız ve yeniden deneriz.”
Evans, ağın başarısızlığı kutladığını ve Impact Hub kullanıcılarının başarısızlıklarını paylaştığı ve herkesin nelerin ters gittiğini ve ne öğrenildiği üzerine gülüştüğü versiyonun daha da popüler olduğunu ekliyor.
Daha geniş iş dünyasında “Hızlı hareket edin ve bir şeyleri kırın”
Küçük işletmeler ve girişimciler başarılarını bu motto üzerine kurmaya devam ediyorlar, iş dünyasındaki daha geniş bir kitlenin bu felsefeyi benimsediğini görebilirsiniz.
Bunun üzerine düşünün: sürekli adapte oluyoruz, icatları, yenilikleri, onların olası kıldığı fırsatları kucaklıyoruz. Ve iş dünyası da bu yeniliklerin gerçekleştiği şekillere adapte olmak zorunda.