Girişimcilik zor zanaat

Bu makale Tolga Tatari tarafından kaleme alınmıştır.
Sevgili Etohum okuyucusu, genç girişimci ve girişimci adayı, eminim bugüne kadar bir çok blogda, bir çok konferansta "girişimci profili nasıl olmalıdır" ya da "girişimcilerin dikkat etmesi gereken şeyler" konulu bir çok yazı veya konuşmaya denk gelmişsindir. Ben de bu yazıda buna benzer bir konuya tamamen kişisel deneyimlerime dayandırarak yaklaşmak, sana nacizane önerilerde bulunmak istiyorum.
Bazı önerilerim daha önce karşılaşmadığın, klişeleşmiş, kalıplaşmış söylemlerin dışına çıkabilir, hatta bazı düşüncelerimi sert veya uygunsuz bulabilirsin. Bil ki bunlar benim 14 senelik girişimcilik hayatımda yaptığım dogru ve yanlışların sonunda edindiğim fikirlerimdir ve bunları samimiyet derecesi yüksek bir şekilde ifade etmeye çalışacağım.
Bekleme yapma, bir an önce başla...
Senelerdir bir çok güzel fikri olan, projeler çıkartan, yatırımcılar ile görüşen, her konferansa katılan ama bir türlü başlayamamış onlarca genç girişimci adayı tanıyorum. Bu girişimci adayları bilmezler ki "beyaz atlı prens" sadece masallarda olur, gercek hayatta %100 doğru yatırımcı diye bir şey yoktur! Ve yine bilmezler ki asla mükemmel iş planını yazamayacaklar ve ne kadar uğraşsalar bile daha başlamamış bir iş için tutarlı bir bütçe yapamayacaklar. Asla istedikleri parayı istedikleri değerlemeden bulamayacaklar...
Mükemmel bir başlangıç için beklemek zaman kaybından başka bir şey değildir.
İnanın hiç bir iş fikri, hiç bir güzel proje kağıt üzerinde yazıldığı gibi kalmıyor. Piyasa şartları ve kullanıcı alışkanlıkları sebebi ile bir çok projenin kısa zaman içinde evrim geçirdiğini görebiliyoruz.
Evrak işini bırakıp, sayfalarca iş planları, 3-5 senelik aksiyon planları yazmak yerine kolları sıvayıp bir an önce iş yapmaya başlamak lazım. Unutma ki hızlı yol almak başarıya giden yolun en büyük anahtarı.
Başarısızlık gerçek girişimcilerin övünç kaynağıdır. Bir çok başarılı girişimcinin başarılı bir iş ortaya koymadan önce birkaç kere deneyip başarısız olduğunu, seneler sonra bunu sağda solda göğsünü gere gere anlattığına şahit olmuşsunuzdur (itiraf etmeliyim ki bunu ben de yapıyorum).
Hata yapmaktan korkma, nasıl olsa onlarca hata yapacaksın. Önemli olan aynı hatayı bir kere daha yapıp yapmadığın. Eğer hatalardan ders almayı başarırsan yaptığın bu hatalar, bir kaç sene sonra dönüp gülümseyeceğin anılar olarak kalacaktır.
Ayrıca unutma ki dünya'da başlatılan start-upların yarısından çoğu başarısız oluyor.
Acı eşiğin yüksek olsun... Başarılı olsun olmasın, ben "tereyağından kıl çeker gibi" kurulmuş ve büyümeyi başarmış bir girişim hikayesi ne duydum ne de rastladım. Sen de bu problemlerin çoğu ile karşılaşacaksın. Gün gelecek, ortaklarından, yatırımcılarından yada en güvendiğin çalışanlarınla içinden çıkılmaz problemler yaşayacaksın, ihanetler, belki davalar açılacak, gün gelecek paran bitecek, çalışanların maaşlarını dağıtınca sana eve gidecek otobüs parası kalmayacak, psikolojin çökecek, duygusal açıdan iş yapamaz hale geleceksin.
Bunlarla başa çıkmaya hazır ol. Çoğu insan yakın dostlarıyla iş yapmayı tercih etmese de ben çözümü kader birliği yaptığım dostlarımla, en yakın arkadaşlarımla çalışmakta buldum, birbirimizin düştüğü yerde diğerimiz ayakta kalmayı becerdik.
Ama bana inan, sonunda başarı için bütün bu acıları çekmeye değecek..
Takipçi olma, peşinden sürükle... Türk girişimcisinin hamurunda bu vardır, bir sokakta bir bakkal açılır da başarılı olursa bir kaç ay içerisinde aynı sokakta yan yana açılmış bir çok bakkal olur. Kopyalamayı çok severiz. Girişimci olmak şu aralar en "cool" en saygın işlerden biri, ama bir start-up'ın piyasadaki 27. klonunu yapman seni bu bakış açısından uzaklaştıracaktır. Eğer fark yaratacağına inanmıyorsan, yeni bir bakış açısı getirmiyorsan, başarılı bir iş çıkartmak senin için önemli değilse vazgeç. Kısa yoldan zengin olma hayalleri içerisindeysen veya sadece pastayı paylaşmak için o işi yapma.
Kulaklarını tıka, burnunu hafif yukarı kaldır.. Kendinle ilgili büyük kararlar alırken başının dikine gitmek çoğu zaman en doğrusudur.
Ailen, arkadaşların, iş çevren çoğu zaman seninle aynı fikirde veya aynı hayal gücüne sahip olmayacaklardır. Ailen, "oğlum/kızım gir bir yerde çalış maaşını bil" diyebilir, bir kısım arkadaşlarınla olan ilişkilerin girişiminin her fazında değişecektir. Sen ne kadar işinde başarılı olsan da önce küçümseme, sonra kıskançlık evresinden geçmeden bir çok eski arkadaşının sana saygı duymasını bekleme. İş yapmaya çalıştığın çoğu firma veya kişi bile işin başında seni çok ciddiye almayabilir.
Bu süreçte yapılan eleştirilerin seni aşağıya çekmesine ve cesaretini kırmasına izin vermemelisin. 2008'de markafoni fikrini anlattığımız insanların belki %90'ından fazlası başarma ihtimalimiz olmadığını düşünüyordu. Riski sen alıyorsun, sonucuna sen katlanacaksın. Bir çok büyüğün olabilir ve onlara danışabilirsin ama en doğru yol senin inandığın yoldur.
Son ama en önemli tavsiyem, ister multi milyon cirolar yapan bir şirketin olsun, istersen az önce iflas bayrağını çekmiş ol, ceketini alıp ofisten çıktığında, fonda Frank Sinatra'nın "My Way" şarkısı, içinde bu deneyimi yaşamış olmanın keyfi olsun.