Giriş / Gelişme / Sonuç

Bu makale Webdenal ortağı Turgut Derman tarafından kaleme alınmıştır.
Etohum, girişimcilik ve tecrübelerimle ilgili makale yazmamı istediğinde ürktüm; ne öyle girişimci yapım, ne de paylaşacak müthiş bir deneyimim maalesef yok. Yine de bir şeyler paylaşabilmenin heyecanıyla masa başına geçtim ve tipik kompozisyon planına sığınıyorum: Giriş, gelişme, sonuç...
Bu blogun takipçilerinin “Giriş” kısmıyla ilgili pek bir sıkıntısı olduğunu düşünmüyorum. Girişimcilere öğütler yazılarından bir tane daha okumak istemediğinizi de aşağı yukarı tahmin ediyorum. Benim bilmediğim bir formülü de sizinle paylaşamam. Aynı zamanda girişimciler için Yapın/Yapmayın listelerinin sonu gelmez. O listeler ne kadar akılda kalıcı kısaltmalarla bezenseler de bir türlü hatırlanamaz, takip edilemez. Her bireyin kafasında gerçekleştirmek istedikleri konusunda aşağı yukarı bir fikri vardır. Aklınızda parlayan fikrin en büyük destekçisi bir o kadar parlak şekilde gözünüze yansıyan heyecanınızdır. Benim açımdan heyecan olmadan hiçbir girişim bir sonuca ulaşmaz. Yapacağınız işe herkesten önce kendi inancınız tam olmalıdır. Belki işin teorisyenlerinden farklı düşeceğim noktalardan biri plandan önce heyecanın geldiği. Yapacağı işe inancı olmadığından, iyi işletme planı hazırlamakla aylar geçirip, sonunda yapmak istediği işten toptan soğuyan bir girişimciyi yakından tanıyorum. (Yıllar sonra aynı iş fikri başarılı bir şekilde başkaları tarafından uygulandı.) Çoğu zaman başkalarının fikirleri beni fikir sahiplerinden daha fazla heyecanlandırmış ve o fikrin hayata geçirilebilmesi için elimden geleni yapmışımdır. İçinde bulunduğum sektör (e-ticaret), tahmin edeceğiniz gibi, hemen hemen her hafta yeni fikirler peşinde koşuşturan pek çok insan tanımama ve onlarla görüş alışverişinde bulunmama imkan veriyor. Toplantılar iki tür sonlanıyor; ya benim sıraladığım zorluklar, engeller vs. girişimcinin hemen vazgeçmesine yol açıyor ya da ben girişimciden daha da heyecanlanmış bir şekilde odadan fırlıyorum.
İşin “Giriş” kısmı iyi, güzel, hoş da esas “Gelişme” baş belası… Bu noktada konunun uzmanlarının ortak paydada birleştiği finansal veriler, yani benim zayıf noktalarımdan “sayılar” devreye giriyor. Hele ortada hemen hemen her zaman olduğu gibi bir de yatırım söz konusuysa. Sayılar vazgeçilmez ancak yapılan işte hızlı gelişme, etkin ve verimli olmak için mutlaka odaklanmak gerekiyor. Kendi şirketimizden bir örnekle bunu açmam gerekirse yıllar boyunca stabil ancak hızlı bir gelişme gösterememizin nedenlerini sorgularken; atladığımız önemli bir noktayı fark ettik. Hemen hemen her zaman bize gelen tekliflere yaklaşımımız olumlu olup, her tür teste, deneye açık bir şekilde ilerlemeye çalışıyorduk. Bazı yapılar bunu daha rahat kaldırabilirken, biz her seferinde konsantrasyon kaybedip, esas odaklanmamız gereken işler haricinde zaman, çaba daha da önemlisi para kaybeder bir pozisyona gelmiş olduk. Yakın zamanda kendi açımızdan oldukça radikal bir karar alıp yakın zamanda gelen ne kadar cazip olursa olsun tekliflere “Hayır” demeyi öğrendik. Biraz daha ince ayar yaparken işletmelerin temel taşlarından Pareto Prensibi bir anda net bir şekilde karşımıza çıktı. Yapmakta olduğumuz işlerin sadece %20 si gerçekte sonuca yönelikti. Satmakta olduğumuz ürünlerin %20’si cironun %80’ini getiriyordu. 8 yıldır kambur olarak sırtımızda taşıdığımız bir kısım ürünlerin, esasta bize faydadan çok zarar getirdiğini ve müşteri şikayetlerinin hemen hemen hepsinin bu geri kalan %80’lik kısımdan olduğunu algıladık. Anlatmak istediğim; “Giriş” kısmını atlatabilmiş olanların, “Gelişme” kısmında mutlaka odaklanma için çaba harcaması ve özetlemeye çalıştığım evrensel 80/20 kuralını dikkate almaları.
Danny Kaye, çocuklara operayı sevdirmek amaçlı bir programda güzel bir tanım yapar: “Opera’nın bir başı, bir ortası, bazen de bir sonu vardır…” Girişimlerde “ilk heyecan”dan dolayı, olası olarak gözden kaçan kısmı ve belki de en önemli kısmı bu “Son”dur. Sonuç kısmını işletme terimiyle “Çıkış/Exit” olarak tanımlayabiliriz. Kulağa ne kadar hoş gelmese de, girişimci açısından çocuğundan ayrılmak bir noktada gereklidir. Mutlaka bir tanım yapmak gerekli ise iyi girişimci bu “Çıkış” pozisyonunu daha ortada hiçbir şey yokken kestirebilendir. Bu çıkış her zaman toptan projeden-girişimden kopmak anlamına gelmemeli; başlanan işin bir şekilde farklılaşması yeni/farklı bir yapıya bürünmesi de aynı sonucu ifade edebilir. Kendi işletmemiz açısından “bazen de sonu vardır…” kısmını akla gelebilecek en uzun operalardan biri olarak başarıyla sürdürdüğümüz söylenebilir.
Umarım fazlaca ders havasına bürünmeden düşüncelerimi sizlerle paylaşabilmişimdir.
Webdenal Ortağı