Firavun Faresi ve Akrep
Popular Science dergisinin bu ayki sayısında ilginç bir habere rastladım. Firavun faresi olarak bilinen mirketlerin yavrularını avlanmaları konusunda nasıl eğittiklerini anlatıyordu. Mirketler, yavrularına ilk başlarda hediye olarak ölü bir akrep veriyormuş. Bu sayede yavrular onunla bir oyuncak gibi oynayarak akreplere karşı alışkanlık kazanıyorlar. Daha sonraki aşamada ise mirketler tarafından iğnesi çıkarılarak zararsız hale getirilen canlı akrepler yavrulara veriliyor. Yavrular canlı bir akrebi kovalayarak köşeye sıkıştırıyor ve bu oyun da yavruların avlanma becerilerini geliştiriyor. Ve son olarak ise artık gelişen yavrulara iğnesi çıkarılmamış tehlikeli bir akrep hediye ediliyor. Gerçekten olağanüstü bir eğitim değil mi?
Bu haberi okuyup geçemedim biraz üzerine düşünmeye başladım. Çünkü bilim dünyası hayvanların hareketlerini inceleyerek birçok buluşa imza atmaya çalışıyor. Hayvanlardan öğrenebileceğimiz çok şey var. Birçok mucit, bilim adamı ve araştırmacı doğadan ilham alarak biyomimikrinin önemini vurguluyor. Hala hayvanların kullanmış olduğu ve keşfedilmeyi bekleyen binlerce yöntem var. Ancak yukarıda bahsettiğim şeyi sanırım öğrenmemize hiç gerek yok. Önemini unuttuk sadece…
Evet, mirketler yavrularını zorlu avlanma koşullarına çok stratejik ve planlı bir şekilde hazırlıyordu. Biz insanlar olarak acaba bu uygulamayı günlük hayatta uyguluyor muyuz diye düşündüm. Tarihimize bakınca benzer ve çok güzel örnekler görebiliyoruz aslında. Selçuklular zamanında şehzadeler ülkeyi yönetmeden önce tecrübeli ve kâmil insanlar olan atabeyler tarafından yetiştirilirdi. Zor koşullara karşı birçok eğitime tabii olurlardı. Bu geleneği Osmanlı devleti de sürdürerek şehzadeleri tecrübeli devlet adamları olan lalalar tarafından eğiterek tahtın varislerini önceden hazırlıyordu. Büyük imparatorlukların altında yatan en önemli nedenlerden bir tanesi bu eğitimdi.
Günümüzde de devlet yöneticilerinin geçmişte olduğu gibi benzer eğitimleri alması çok önemli olabileceğini düşünüyorum. Bugünkü ifadeyle oryantasyon almanın her kademedeki devlet görevlisinin geleceğine, kariyerine ve en önemlisi ülkemize büyük katkısı olabilir. Bu sayede doğru pozisyon için doğru kişi istihdam edilerek iş verimliliği de artırabilir. Bunun dışında siyasete ilgi duyan kişilerin de eğitim süreçlerinin başarıyla tamamlanması halinde yönetici pozisyonuna geçmesi sağlanarak liyakate dayalı yönetim modelleri işlerlik kazanabilir.
Yukarıda anlatmaya çalıştığım örnekleri hayatımızın birçok alanında uygulayabiliriz. Mesela ülkemizin ekonomik olarak sıçramasında çok önemli bir misyonu bulunan girişimcilerimizin eğitilmesi konusunda olduğu gibi. Mentörlerin sağlayacağı girişimcilik eğitimi tecrübesiz birçok girişimciye yol göstermesi ve ileride karşılaşabileceği zorlu koşullarda doğru hamleleri yapması anlamında dikkat edilmesi gereken bir husustur.
Kısaca hayatımızın hemen hemen her alanında akıl hocası, danışman, mentör ve/veya akillere ihtiyacımız bulunmaktadır. Tarihimizde uygulamış olduğumuz bu doğruyu günümüzde de aktif hale getirmemiz kalkınmamızı ivmelendireceğini düşünüyorum. Yazımı daha fazla uzatmak istemiyorum. Çünkü ne yapmamız gerektiği çok açık ve net şekilde ortada. Söyleyecek son sözüm “Firavun Fareleri” gerçekten ilginç hayvanlarmış…