Fatih İşbecer - Monitise
Kısa Özet
Pozitron'un kurucusu Fatih İşbecer konuşmasında biraz Pozitron'dan bahsettikten sonra Türkiye'de girişimci olmanın zorluklarını anlattı. Pozitron 10 yıldır yazılım sektöründe faaliyet gösteren ve son 6 yıldır sadece mobil uygulamalar geliştiren 35 kişilik ekipten oluşan bir şirket. Fatih İşbecer girişimcilere özetle; riskin büyük olabileceğini ama kesinlikle ölçülebilir risk alınmasını, başarılı olmak için fikrin yetmediğini hayata geçirilmesini, iyi planlama yapmalarını, gelir modelini tam oturtmalarını, çok iyi ve sadık bir ekip kurmaları gerektiği tavsiyelerinde bulundu ve başlangıçta sermaye olarak en uygun yerin aile ve çevre olduğu tavsiyelerinde bulundu.
Fatih İşbecer - Türkiye'de Girişimci Olmanın Zorlukları
Pozitronun kurucusu Fatih İşbecer konuşmasında Türkiye'de girişimci olmanın zorluklarından bahsetti. 10 yıldır yazılım alanında faaliyet gösteren Pozitron başlangıçta farklı alanlarda yazılım çözümleri geliştirdikten sonra yoğun rekabet yüzünden 2004-2005 yılları arasında sadece mobil uygulamalar alanına geçmiş ve yaptıkları ilk uygulama da halen kullanılan Bilyoner'in cepte iddia uygulaması.
Fatih İşbecer'in tespitlerine göre büyük firmalar artık güç kaybediyor. Çünkü yeni mezun, idealist mühendisler giriş çıkışların esnek olması, kıyafet zorunluluğunun olmaması ve şirkette kendini daha iyi gösterebileceğinden butik firmaları tercih etmeye başlamış. Firmanın başarılı olması için ekibin mutlu edilmesi çok önemli. Ekip mutlu olursa, şirket içinde iyi eğitilirse paranın satın alabildiği en iyi ekipmanlarla donatılırsa kesinlikle verimlilik artıyor.
Fatih İşbecer ülkemizde girişimciliğin son yıllarda yapı değiştirmeye başladığı görüşünde. Eskiden pek önerilmeyen girişimcilik artık gerek kamu tarafından gerek özel sektörden desteklenmeye başladığı söyledi.
Fatih İşbecer'e göre ülkemizde uzmanlığa olan inanç git gide artıyor. Eskiden siz bir şeyi biliyorum dediğiniz zaman, herkes her şeyi bildiğini sandığı için çoğu insanlar dikkate almadığını fakat şimdi bilen insanların el attığı süreçlerdeki fayda ölçülebilir hale geldiği için bu tip şeyler gerek büyük firmalar gerek orta boy firmalar tarafından takdir edildiğini takdir edilince de ticari hale getirildiğini belirtti.
Fatih İşbecer girişimcinin kesinlikle ölçülebilir risk alması gerektiğini belirtti. Riskin büyük olabileceğini ama mutlaka ölçülebilir olması gerektiğini, yani kötü senaryoda ne kadar zaman ne kadar para ne kadar prestij kaybettireceğinin ölçülebilmeli. Sonra getirisi gideri hesaplayıp o işe girilmeli.
Fikirleri hayata geçirmenin çok önemli olduğunu söyleyen Fatih İşbecer, başarılı olmak için fikrin yetmediğini kesinlikle ciddi bir emek harcayarak onu hayata geçirmek gerektiğini, fikrin önemsiz olmadığını ama çok erken fazda olduğunu belirtti.
Fatih İşbecer’e göre bir girişimin başarılı olması için planlama çok önemli. Ciddi bir emek harcayıp iş planı yapılması gerekiyor. Eğer bir girişimin kâğıt üstünde iş akışı sağlanamıyorsa o girişimin pratikte başarılı olma şansı yoktur.
Fatih İşbecer’e göre girişimci için bir diğer önemli unsurda dürüst olmak. Dürüst olmanın, yalancı olmaya göre çok daha kolay olduğunu belirtti. Eğer bir girişimci görüştüğünüz birçok firmaya başka başka şeyler söylerse, 2. 3. toplantıda kendisiyle çelişmemesi için çok ciddi bir hafıza ihtiyacı olduğunu dolayısıyla dürüstlük yalancılığa göre çok daha yönetilebilir bir şey olduğunu söyledi.
Fatih İşbecer’e göre girişimcilerin en yaygın yaptığı hatalardan biri de gelir modelini tam oturtamaması. Bir işletmenin hayatını sürdürebilmesi için kesinlikle karlı olması gerektiğini bu yüzden satışa harcanılan zamanın en az iki katını karşı tarafla sözleşme pazarlığında harcamak gerektiğini belirtti. Fatih İşbecer’e göre dikkat edilmesi gerek bir diğer şey de, karşı tarafla anlaştıktan sonra yapılan sözleşmede içinize sinmeyen bir koşula imza atıyorsanız, önünüzdeki dönemde o koşul sebebiyle kesinlikle başınız belaya girebileceğini o yüzden sözleşme hazırlarken de ciddi bir özen göstermek gerektiğini belirtti. Girişimcilere “içinize sinmeyen konularda pazarlığınızı sürdürün, sizin ürününüz, uygulamanız, firmanız yeterince iyiyse ve karşı tarafa makul bir taleple gidiyorsanız kabul edilecektir” tavsiyesinde bulundu.
Fatih İşbecer bir girişimde takım çok önemli olduğunu belirtti. Özellikle teknoloji işinde; gerek hukuk, gerek finans, gerek insan kaynakları, gerekse büyüklerle oturup müzakereler konusunda tek bir kişinin yetmeyeceğini tüm bunları yapabilecek harika bir takım kurulmasının gerektiğini anlattı.
Girişimcilerin de mutlaka çözme arzusu olmaları gerektiğini, hedefledikleri sektördeki mevcut yürüyen işletmeleri incelemelerini, başarılı olmuş modelleri inceleyip ve onlara çeşitli katma değerler sunmalarını tavsiye etti. Kendilerinin mobil bankacılığı biz icat etmediklerini yaptıkları şeyin internette yapılan bankacılık işlemlerini telefona taşıyarak katma değer sağladıklarını ifade etti.
Fatih İşbecer girişimler için parasal kaynak bulma yollarından da söz etti. Bunlardan birisin kredi almak olduğunu fakat Türkiye'de, sizin bankadan kredi alabilmeniz için o krediye ihtiyacınız olmadığınızı ispatlamanız gerektiğini, eğer eviniz arsanız varsa ipotek ederek kredi alabileceğinizi yoksa kredi almanızın zor olduğunu anlattı. Venture capital ya da melek yatırımcı sayısının çok az olduğunu ve dünyadaki örneklerinden farklı hareket ettiklerini, kamunun da takvimlerine uymadıklarını, ihtiyacınız olan parayı zamanın da vermediklerini ifade etti. Bu yüzden başlangıçta aileden ve çevreden borç alınılarak hayata geçirilmesinin en uygunu olacağını belirtti.
Fatih İşbecer, ekibin işe sadık olmasının çok önemli olduğunu bunu sağlamak içinde ekibin mutlu edilmesi gerektiğini belirtti. Türkiye’de ABD'deki gibi stock option tanınamadığını fakat bunun ekibi motive etmeye engel olmadığını, farklı modeller önerebilineceğini, farklı sözler verebileceğini ve verilen sözün kesinlikle tutulması gerektiğini belirtti.
Video Metni
Merhaba ismim Fatih İşbecer, Burak Bey'in söylediği gibi Pozitronun kurucusuyum pozitron, belki duymuşsunuzdur, ağırlık olarak mobil uygulamalar geliştiren bir yerel Türk kobisi. Konumuzu da, burada herkes ya girişimci ya da girişimci adayı ya da bu tip gerek internet olsun gerek teknoloji olsun gerek farklı alanlarda olsun girişimcilik yapmak üzerene hevesli bir kitle olduğu için Türkiye'de girişimci olmanın zorluklarını seçtim ben, çünkü pozitif taraftan bakarsanız her şey var ama hakikaten bir işe giriştiğiniz zaman o zaman da karşınıza engeller sırayla çıkmaya devam ediyor eğer pes etmezseniz de bir şekilde onların hepsini aşabiliyorsunuz.
Pozitron 10 senelik bir firma kurulduğundan beri yazılımla uğraşıyor, ilk dönemlerde farklı farklı alanlarda çeşitli ürünler ve servisler geliştirdikten sonra gerek yoğun rekabet yüzünden gerek satış pazarlamanın zor olması ve seçtiğimiz alanların kalabalık olmasından dolayı 2004-2005 gibi mobil uygulama alanına kaymaya karar verdik. Bizim ilk ürünümüz cepten iddia oynatan Bilyoner'in mobil uygulamasıydı. 2005 senesinde biz bunu piyasaya çıkarttık. Uygulama hala devam ediyor, yeni çıkan telefonları ekliyoruz, yeni çıkan oyunları ekliyoruz, dönem dönem arayüzünü değiştiriyoruz. Tahminimce Türkiye'de 5 sene önce geliştirilen ve 5 senedir bir şekilde hala kullanılır durumda olan tek mobil uygulamasıdır. Biz Bilyoner'le başlayan bu mobil uygulama alanını sevdik, o dönemde oyun dışında, offline uygulamalar dışında pekte mobil uygulamalar yoktu.
Bir mobil bankacılık prototipi yaptık aklınıza gelene tüm bankalara ve iş bankasına gittik 11 aylık bir satış sürecinden sonra, haftada 3 gün 11 ay boyunca toplantıya gittikten sonra iş bankasını pozitronla çalışmaya ikna ettik sonra da 7 haftada ürünü teslim ettik. Yani Türkiye de satış, duyduğunuz gibi bildiğiniz gibi gayet zor. Daha sonra mobil THY idi onun içindeki 2 boyutlu barkot teknolojisiydi derken mobil uygulama alanında iyice ilerlemeye başladık. Burada tabi firmaların gelişmesi için, sizin işleri doğru yapmanız için çevresel etkenler de çok önemli, yani biraz şanslı olmanız lazım
Dünyada son bir kaç senedir mobilde çok ciddi bir patlama var, atık telefon lafı ortadan kalktı smart phone akıllı phone hatta kişisel ufak bilgisayar olarak adlandırılmaya başladı, ekrandaki en büyük engeller geride kaldı, tablet bilgisayarlar çıkmaya başladı, işte ipadler galaksiler blackbery yılbaşında çıkartıyor androidin çeşitli tabletleri var ve sürekli bir mobiliteden bahsediliyor, yani artık heran her yerde bağlı olmak gibi bir şey söz konusu biz de bunun büyüyeceğini tahmin etmiştir ama 5 sene önce bu kadarda büyüyeceğini tahmin etmemiştik doğru yerde doğru zamanda doğru kararı almış olduğumuz için iyi kötü mobilitide bir idealleme sağlamış olduk, tabi burda girişimcilik için destekler de söz konusu bir önceki konuğumuzda inventramın girişimcilere verdiği desteklerden bahsetti biz pozitron olarak hiç bir özel fondan yardım kullanmadık, firma tamamiyle kendi karı üzerinden ve kişisel yatırımlarımızla ilerledi, son 5 senede kosgeple başlayıp tübitak teydeb'le devam eden çeşitli kamu fonlarını kullandık. Hakikaten burada belli kaynaklar var sadece gidip girişimcilerin başvurması ve belli dokümantasyonlarını yerine getirmesini bekliyorlar.
Küçük firma olmak büyük sıkıntı içeriyor bir kere reklam yapamıyorsunuz niye yapamıyorsunuz çünkü paranız yok yoksa reklam yapmak kolay ama para lazım belli bütçeler lazım. Biz o nedenle çeşitli pr aktiviteleri yapıyoruz sosyal medyayı nispeten kullanmaya çalışıyoruz facebookta poztiron gurubumuz var twitter da hesabımız var frienfeedde belli bilgiler paylaşıyoruz ve belli ulusal ve uluslararası aktivitelere katılıyoruz bunların bir kısmından ilginç geri dönüşler aldık 2007 senesinde yılın girişimci seçildik 2008 senesinde katıldığımız bir yarışma olan Harvard Bussines School’un global iş planı yarışmasını kazandık, blackberrynin çeşitli yarışmalarına katılıyoruz, oradan ödül alamadık, henüz sadece finala kalalım dedik, türkcelleden çeşitli ödüllerimiz var bir de Burak'ın da biraz önce bahsettiği gibi geçen sene ilginç bir şekilde Amerika Başkanının aldığı bir inisiyatifle Müslüman ülkelerdeki girişimcileri Amerikada toplamaya karar verdiler konferans yapılmasına karar verildi, Türkiye’den 5 girişimci gitti biri yemeksepetinden Nevzat Aydın diğeri Airties bu ağırlıklı olarak evlerinizde kullandığınız beyaz modemlerin üreticisi airties firmasının sahibi, biri ben diğer 2 kişi de, biri Şirin Hanım biri de Baybars bey, 5 kişi atladık Amerika'ya gittik bizim için ilginç bir aktivite oldu Obama ile tokalaştık 30-35 saniye nasılsınız iyi misiniz dedik. Herkes soruyor Beyaz Saray'da yemeğe gittiniz mi falan diye o kadar samimileşemedik inşallah bir dahakine. Dolayısıyla bu tip faydaları da oluyor girişimciliğin.
Bence, ürünümüzü bilmiyorum kullanan var mı, işcep dünyadaki sanıyorum halen içinde en çok bankacılık işlemi içeren mobil bankacılık uygulaması 85 in üzerinde işlem var. Hisse alabiliyorsunuz yani sadece hesap kontrolü eft havale değil fonlar eurobondlar açmalar kapamalar yani biraz kapsamlı uygulama, ayda 10 milyon işlem yapılıyor bu 10 milyon işlem bildiğiniz anlamda bankacılık işlemi değil bizim için bir bağlantı bir işlem login oldunuz bir işlem bakiye kontrol ettiniz bir işlem bu 10 milyon aşağı yukarı 3,5 milyon bankacılık işlemine tekabül ediyor, 100 binlerce kullanıcısı var hakikaten insanların hayatını kolaylaştırdığımızı düşünüyoruz.
Şimdi girişimcilik kısmına dönersek girişimcilik, 90’lardan sonra yapı değiştirmeye başladı Türkiye’de girişimcilik makbul bir şey değildi biz ilk İTÜ'nün kantininde 90 senesinde dedik ki hadi yazılım işine girelim o zaman yazılım falan, ayrıma vakıf değiliz, öğrenciyiz de bilgisayarcı oluyordu herkes biraz teknik olduğunuzda size bilgisayarcı diyorlardı. Biz 97 den 2000 senesine kadar 5 arkadaş freelance işte eşe dosta duyduğumuz projelere teklifler vererek çeşitli ufak projeler yaparak 2000 senesine kadar pentagraftı o zamanlar şirketimiz, 5 ortağız daha çok grafik dizaynıyla uğraşıyoruz çeşitli projeler gerçekleştirdik 2000 senesinde artık firmalaşmak gerektiğini gördüm bir firma kurmak lazım büyük firmalara gitmek lazım fatura kesmek sözleşme yapmak ve böyle bir kimlik oluşturmak marka oluşturmak lazım. Biz bu işe 2000 senesinde pozitronla başka bir grup arkadaşla girdik zaman içinde bu noktaya geldi.
Şimdi büyük işletmeler güç kaybediyor gidiyorsunuz büyük işletmeye -bunu tabi yaşamayan firmalar da var- çağrı merkezi gibi 3 metreye bir personel oturtuyorlar arada sıralar herkesin sandalyesi bir örnek herkesin bilgisayarı bir örnek kıyafet mecburiyeti var sabah belli bir saatte gidiyorsunuz belli bir saatte servis kalkıyor kaçırırsanız perişan oluyorsunuz zaten büyük atölyeler dev gibi endüstriyel tesis ve günün sonunda o binlerce çalışan üst düzey yöneticisin exelinde birer satır, yani sizin o kurumda bir kimlik olarak var olmanız çok zor şimdi artık genç nesil sizler yeni mezun mühendisler daha idealist tipler ufak firmalarda kendi benliğiyle varlık gösterebileceği firmalarda çalışmayı tercih ediyor biz ilk başladığımızda 4-5 kişiydik şu anda 35 kişiyiz 30 a yakın mühendisimiz var, kurulduğumuzdan beri hep en iyi elemanları almaya çalıştık yani gücümüzün yettiğinin bir tık üstüne ulaşmaya çalıştık. Böyle belli mühendisler gelirdi görüşmeye biz bayılırdık adama bu çocuk bizde çalışmalı ve onu ekibimize katmak için çok ciddi efor sarf ederdik çünkü her 100 mezundan 15 - 20 tanesi yurt dışına gidiyor 15 - 20 tanesi kurumsal firmalara geçiyor 15 - 20 tanesi çalışmıyor 15 - 20 tanesi asistan oluyor falan çok az insan kaynağı var, hakikaten bir yazılım firması olarak söz ediyorum, farklı sektörlerde farklı durumlar söz konusudur, bu çocuk benle çalışsın diyeceğiniz yazılımcı sayısı çok az ve bunları büyükler kapışıyor fakat 2005 senesinden sonra en azından bizim firmamız özelinde gördüğümüz kadarıyla artık gençler ufak butik işletmeleri tercih ediyorlar. Niye? Giriş çıkış daha esnek kılık kıyafet mecburiyeti yok bizim ofiste aylık belirli bir bütçemiz var, onun sevdiği bir kahve onun sevdiği bir çikolata bu tip şeyler sağlıyoruz burada işletmelerin amacı ekibin konforunu yükselterek ekibin iş yapmamaya yönelik bahanelerini ortadan kaldırmak yani bunun ana fikri; o mutlu olacak mutlu olunca kesinlikle daha verimli oluyorlar ve projeye daha fazla kendini veriyor bu da size daha kaliteli ürün daha çabuk ürün teslimatı daha mutlu müşteri olarak geri dönüyor. Burada aslında bir her ticari olayda olduğu gibi menfaat birlikteliği var siz ekibinizi mutlu ederseniz eğitirseniz paranın alabileceği en iyi ekipmanla beslerseniz onlarda size ona göre ürün verirler şimdi yeni işler her yerde kuruluyor.
Amerikada çıktı girişimcilik modası ülkemizde de yayılıyor ara ara üniversitelere gidiyoruz girişimcilik dersleri bile var biz lisedeyken girişimcilik pek sevilmezdi aileler oğlum işin mi yok git gir bir yere derli toplu çalış denirdi. Şimdi niye girişimcilik teşvik ediliyor? Bir istatistik söyleyeyim, son 30 sene Amerika’da yaratılan işlerin %85’ini kobiler ve yeni işletmeler yaratmış, yani bu böyle sanayi devrimindeki gibi devlet ya da büyük bir aile bir endüstri seçer uçtan uca binlerce insan dizer ve yüz binlerce kişi çalıştırır, öyle bir şey yok bir kere muazzam bir verim artışı var sanayide makineleşme var dolayısıyla birim üretim için insan ihtiyacı düşüyor giderek, bu adamlar aç açıkta kaldığı zaman sosyo-ekonomik sorunlar oluyor hırsızlık artıyor insanlar mutsuz oluyor sonuçta ekonominin dönmesi için insanların para kazanması ve harcaması lazım dolayısıyla yeni girişimler bu yüzden teşvik ediliyor, o yüzden şanslı bir dönemdesiniz şu anda gerek kamuda gerek özel sektöre de yeni girişimler sürekli teşvik ediliyor.
Türkiye’de özel sektörün %95 i kobi. Bu makul bir rakam olduğu için buraya aldım bizim geçmişte duyduğumuz %99 gibi bir orandı bu %95 in %90 ı 1 ile 7 kişi yani dünyada işletme olarak kabul edilmeyen ölçek Türkiye’de kobi olarak kabul ediliyor yani bir torna tezgahı var başında bi adam bir çırağı var bu bir kobi Türkiye için bir tane bakkal bu bir kobi, biz eskiden internette belirli forumlara üye olunca ya da belirli firmalara çözüm ortağı başvurusu yapınca şeye kafamız bozulurdu; küçük işletme 0-500 bilgisayar arası orta boy işletme 500-2500 bilgisayar arası yani bilemiyorum bizde 500-2500 bilgisayar arası, gsmciler telekomcular bankalar dışında pek öyle kobilerin hiç birinde 2500 bilgisayar yoktur 2500 kişi bile olsa.
Bir girişimcilik piramidi var 1. seviye tarım hayvancılık balıkçılık avcılık, bu nedir, biraz mecburiyetten girişimci adam köyde 1 dönüm arazisi var kendi domatesini salatalığını yetiştiriyor balıkçılık yapıyor satmıyor ya da 3 tane fazla tutarsa konu komşuya veriyor, takas ekonomisi var bunun memlekete bir faydası yok kişiye bir faydası var yani aç kalmıyor ölmüyor ama ekonomik bir hakaret de oluşmuyor. 2. seviye büfe bakkal market var ama bu mahallemizde bildiğimiz bakkal, yani küçük al-sat belirli vadelerle konu komşuyu fonla, bununda bölgesel etkisi yok gibi birşey. 3. seviye zaten herkesin bildiği ama bizlerin giremeyeceği alanlar, işte 2 milyar dolar yatıralım bir petrol rafinesi kuralım kesin karlı ama aramızda toplasak 2 milyar dolara varamayız o yüzden 3. seviyeyi pas geçiyorum. 4.seviye emek yoğun yerine bilgi yoğun yani bilgi artık her şey internette her bilgi var deniyor birçok bilgi de aslında yok dolayısıyla bir çok şeyi kazıyarak kendiniz bulmanız gerekiyor çok ciddi bir bilgi kirliliği var ve ülkemizde dahi uzmanlığa olan inanç git gide artıyor eskiden siz bir şeyi biliyorum dediğiniz zaman bizde herkes her şeyi bildiği için çoğu insanlar her şeyi dikkate almazdı. Şimdi bilen insanların ele attığı süreçlerdeki fayda ölçülebilir hale geldiği için bu tip şeyler gerek büyük firmalar gerek orta boy firmalar tarafından takdir edilebiliyor takdir edilince de ticari hale getirilebiliyor yani siz artık Türkiye'de rahatlıkla danışmanlık verebiliyorsunuz. Girişimciliğin tanımı bu, tabi bunları hepiniz biliyorsunuz ama yani fırsat koklamak diye bir olay var. Şimdi Türkiye'deki girişimlerin çok büyük bir bölümü mecburiyetten oluşuyor. Ailede biri hastalanıyor vefat ediyor, oğlum dükkânın başına sen geç bizim işletmeyi sen al ya da toprak miras kalıyor mecbur kendisi işlemek zorunda kalıyor.
Fırsatlar ikiye ayrılıyor: Birincisi, internette böyle bir fırsat var diyip iş planı yapıp belli planlamalar yapıp belli bir alana girenler, bu biraz dünyadaki modele de uyuyor. Bir de bizim amca oğlu şuraya satın alma müdürü oldu bari bir iş yapalım, işte ataç alıyormuş ataç işine girelim gibi de bir sürü girişimler var. Burada girişimcinin kesinlikle ölçülebilir risk alması lazım, yani almayı düşündüğünüz risk sizin açınızdan ölçülebilir değilse onun adı girişimcilik değil kumarbazlık oluyor. Risk büyük olabilir ama mutlaka ölçülebilir olması lazım, yani kötü senaryoda ne kadar zaman ne kadar para ne kadar prestij kaybedeceğinizi ölçebiliyor olmanız lazım sonra getirisini götürüsünü hesaplayıp o işe giriyor olmanız lazım.
Fikirleri hayata geçirmek çok önemli, hep esprisi de yapılıyor televizyonda bir şeyin reklamı yapılıyor ben bunu düşünmüştüm derler. Yani inanın binlerce düşünen var. Suyla giden araba, bunu herkes düşünüyor ama hayata geçirilse her yer su bulan adam kopup gidecek ama bulmak lazım laboratuara girmek kapanmak onu araştırmak lazım. Bilmem ne sitesi Amerika’da faaliyette Türkiye’de kuruluyor bu coppy cate. Tamam, sen kopyalasaydın, yani kesinlikle ciddi bir emek harcamak lazım dolayısıyla düşünmek mühim değil demek istemiyorum ama çok erken fazda. Bir şey düşünmek yetmiyor kesinlikle onu hayata geçirmek lazım ilerde kafanızı duvara vurmak istemiyorsanız. Ya da tamamıyla bu sevdadan vazgeçip izleyici olarak dışarıda yer alacaksınız.
Planlama çok önemli, hep söyleniyor iş planıydı şuydu buydu bir iş kâğıt üstünde yürümüyorsa bir akışı çıkartılamıyorsa pratikte zaten olmaz yani siz kafanızdaki işi kâğıt üstünde çizerken şematize ederken akılışı çıkartırken kendi kendinizi kandırarak yani burada böyle bir sıkıntı bunu da şöyle yaparız diyorsanız ve mantıksız bir süreç ilerliyorsa hiç o işe girmeyin zaten o iş olmayacaktır, bir iş kağıt üzerinde akıyorsa pratikte zordur ama kağıt üzerinde yoksa zaten o iş değildir ona hiç boşu boşuna girişmeyin.
Girişimcilerin ortak tanımları var, başarılı olma arzusu var, başarıyı kovalama var, dürüstlük var. Şimdi bu klişe bir laf, dürüst olmak aslında ahlaklı olmakla ilgisi yok yani iş hayatında yalancı olmak zor bir şey. Bunu düşünün, yalan söylemek hakikaten işleri zorlaştıran bi şey 50 tane firma geziyorsunuz iş kolunuza göre 1.ye gidiyorsunuz bir şeyi başka türlü anlatıyorsunuz öbürüne gidiyorsunuz başka türlü anlatıyorsunuz sonra aklınızda tutmanız lazım o adamlarla 2. 3. toplantıda çuvallarsınız. Bu çok ciddi hafıza gerektiriyor yani iş büyüdükçe bu iş yönetilebilir halden çıkıyor doğru söylerseniz en kötüsü söylediğinizi unutup aynı doğruyu bir daha tekrar edersiniz, ya bu adam geyik muhabbeti yapıyor aynı şeyleri söylüyor derler ama sahtekâr demezler. Dolayısıyla dürüstlük kesinlikle yönetilebilir bi şey o yüzden dürüst olmak gerekiyor ve ülkemizde maalesef dürüst yürümeyen bir sürü işletme olduğu için dürüst olmak normalde olması gereken bir şeyken, siz dürüst olduğunuz için ve normalde çok yaygın olmadığı için size sahada rekabet avantajı sağlıyor, sadece dürüst olduğunuz için belli projelerde öne geçiyorsunuz yani en azından bu adam bizi kandırmaz diyor müşteri, dolayısıyla bu kesinlikle önemli bir şey ve ayrıca söylediğim gibi hafızasal olarak da bir sürü toplantı yapıp bir sürü proje kovalayıp bir de bunlara yalanlar serpiştirmek teknik olarak çok zor.
Fikrini hayata geçirmek çok önemli. Operasyonun başında olmak, şimdi biz böyle diyoruz ama dünyadaki başarılı girişimcileri okuyunca hep belirli sürede işi terk ediyor bu adamlar, yani ya yönetim kuruluna geçiyor ya profesyonel yönetici alıyor çok kritik kararlar dışında günlük operasyona girmiyor. Bunun bir diğer adı da hafif kurumsallaşmakta diyebiliriz. Bu Türkiye'de çok zor yani işinizi emanet edecek adam bulamıyorsunuz, buluyorsunuz yöneticinin ruh hali buna müsait olmuyor, bu benim bebeğim çocuğum işareti doğru bir şey değil yani ticarette her şeyin bir değeri vardır o sizin bebeğiniz değil ya da tekrar kurması çok kolay dolayısıyla bu işe profesyonel başlamanız lazım nasıl bir lokanta da istediğiniz bir yemeği seçiyorsunuz beğenirseniz yiyorsunuz beğenmezseniz yemiyorsunuz iş hayatı da böyle yani bir iş yaptım ben artık bu işe girdim bunda pes etmek olmaz işte bir daha insan içine çıkamam, böyle bir şey yok. Kesinlikle ölçülebilir olması lazım ve bir işletmenin bence kendi içinde karlı olması lazım yani.
En yaygın hatalardan biri de biz buna bir başlayalım Amerika’da bu yapılıyor. Niye? Orada yatırım imkanları çok yüksek yani belirli bir internet trafiğini garanti ettiğiniz takdirde yatırımcı buna destek oluyor twitter mesela, twitterin şu anda sponsorlu topicler dışında bir iş modeli yok fakat milyar dolara yakın yatırım buldu. 2013 senesinde 1 milyar dolar gelir bekleniyor diyor, nasıl olacağını daha kimse bilmiyor. Türkiyede bölye bir şey olmadığı için işletmenizi karlı tutmanız lazım yoksa büyütemezsiniz ilerletemezsiniz işletmeniz karsız olursa proje pazarlıklarında aceleniz olur aceleniz olursa zarar eder kalkarsınız o masadan. Yani satışa harcadığınız zamanın en az iki mislini karşı tarafla sözleşme pazarlığına harcamanız lazım. Ben geçmişimden size bir kaç tane örnek vereyim firma pazarlığından; sizin karşınıza bir sözleşme koyarlar öyle bir madde vardır okuduğunuz zaman biraz huzursunuz olursunuz dersiniz ki bu hoş bir şey değil bunu çıkartalım hep şöyle derler "ya bu bizim standart maddemiz hiç uygulanmaz" o zaman çıkartalım, aman kalsın derler. Yani içinize sinmeyen bir koşula imza atıyorsanız, burada herkesle bahse girerim önünüzdeki dönemde o koşul sebebiyle başınız belaya girecektir. Dolayısıyla kesinlikle içinize sinmeyen konularda pazarlığınızı sürdürün yani sizin ürününüz uygulamanız firmanız yeterince iyiyse ve karşı tarafa makul bir taleple gidiyorsanız kabul edilecektir. Kabul edilmiyorsa da ya sizde ya da karşı tarafta problem vardır. Dolayısıyla bu müzakere kısmı çok önemli yani müzakerede pes etmeyin. Firmanın karlılığıda o yüzden önemli siz iki gün sonra ödemenizi yapamayacak haldeyseniz, müşteri bunu hisseder ya da karşınızdaki kontratın diğer tarafı bunu hisseder, o 2 günü ağır ağır hareket ettiği sürece zaman geçtikçe siz Sevr Anlaşmasında doğru ilerlersiniz.
Takım çok önemlidir, yani bizde konferanslar oluyor biz geliyoruz anlatıyoruz, pozitron tek kişinin bir şovu değil biz hakikaten erişebildiğimiz en iyi kadroyla çalışmaya çalışıyoruz. Türkiye'nin bence en iyi beyinlerinin bir kısmı bizde çalışıyor çok ciddi mülakatlar yapıyoruz çok ciddi firma içi eğitimler veriyoruz bu iş bir takım oyunu vitrinde bir kişi durur ama bu iş tek başınıza yapabileceğiniz bir iş değil özellikle teknoloji işinde bu işin hukuku var finansı var insan kaynakları var büyüklerle oturup müzakereler var bunu bir kişi yapamaz kesinlikle harika bir takım kurmanız lazım. Dolayısıyla takım en önemli şey, doğru insan yanlış projeyle bile size avantaj sağlayacaktır en azından projenin yanlış olduğunu söyleyecektir yani o yüzden en iyi arkadaş en iyi çalışma arkadaşı değildir bulabileceğiniz en iyi çalışma arkadaşını bulmanız lazım.
Motivasyonunlar var. Neden başka biri için çalışayım? Benim böyle bir motivasyonum olmadı yani ben pat diye 2. sınıftayken firma kurmaya karar verdim o. 2. sınıf çok uzun süreler bitmedi o yüzden 8,5 senede bitirdim üniversiteyi. Şimdi bir fizik müh. olarak karşınızda duruyorum ama 9 sene bağımsızlık arzum hep vardı ama bunu yapmak için illa girişimci olmanıza gerek yok şimdi şöyle bir laf çıktı intropreneur deniyor, yani firma içinde girişimci. Oturmuş çarka oturmuş hatalara yanlış yürüyen proseslere karşı çıkıyorsunuz, bu da bence pozitif bir şey o firma yeterince akıllı ise ve iyi yönetiliyorsa zaten bu tip içerde mücadele eden ve firmaya katma değer sağlayan ekibini mutlaka ödüllendirir. Kobi ise ortak eder genel müdür yapar büyük firma ise prim verir yükseltir. Kesinlikle yanlış yürüyen süreçlere müdahale edin hiç olmazsa keyif alırsınız hakikaten keyifli bir şeydir.
Çözme arzusu: İnanılmaz proje çıkıyor buradan. Gidin hedeflediğiniz sektördeki mevcut yürüyen işletmeleri inceleyin. Bir iş elle sürekli tekrar ediliyorsa orada bir yazılım projesi yatıyordun. Kendi işinizi düşünün siz her ay x raporu exelde oturup elle hazırlayıp birine mail atıyorsanız bu eşittir bir yazılım projesi. İki makro yazarsınız gider veriyi otomatik çeker maili de atar. Bu tip prosesler bulun bunları yazılım projesi haline getirmeye çalışın. Bir de başarılı olmuş modeller var. Biz mobil bankacılık yapıyoruz, biz mobil bankacılığı icat etmedik. Bankacılık binlerce yıldır var. İnternetten yapılıyor dedik ki milletin cebinde telefon var biz bunu telefona taşıyalım ve bu işi iyi yapalım yani taşıma işini düzgün yapalım kolay kullanır olsun düzgün olsun dolayısıyla mevcut bir prosesi farklı bir kanala taşıdık. yani inanılmaz iş fırsatı var. Dışarıda biraz gözlemci olmanız lazım, para kazanmak çok önemli bir tatmin karlılık çok önemli para kazanmadan girişimcilik olmaz. Siz para kazanacaksınız ki fikrinizi fonlayın ekibinizi besleyin büyüyün daha iyi bir işletme olun. Bu iş sivil toplum kuruluşlarında bile format değiştirdi. Bağış yapın sms atın 5 lira ödeyin falan çünkü bu işler hiç bir zaman parasız dönmüyor birinin bu sistemleri karlı halde tutması lazım ki bu sistemler dönmeye devam etsin öbür türlü harika bir fikriniz olur bir iki sene yıldınız parlar batıp gidersiniz kaybolursunuz kesinlikle para kazanmalısın başarılı olmazsınız. Ondan sonra süreç sizi büyümeye şekil değiştirmeye zorluyor.
Sosyo kültürel nedenler var, girişimcilik keyifli bir şey bir sürü insanlarla tanışıyorsunuz bu bir keyif ama sadece keyifli olduğu için de bir işi yapmak hani o zaman başka bir şey için falan o da keyifli yani arkadasında mutlaka başka sebepler olması lazım tek bir sebep hiç bir zaman yeterli değildir bence.
Dış etkenler var, kredi borç bulabilme gibi. Şimdi enflasyon düştü biz lisedeyken Türkiye’de %20 30 enflasyon vardı banka kredisi alanlara vah vah Ahmet bey de banka kredisi almış falan hani daha aldığı anda üzücü kabul edilirdi, yani kredi aldı yakında devrilir gibi, şimdi öyle değil yani faizler nispeten düştü kredi alabilirsiniz ama Türk bankacılık sektörünün şöyle bir sıkıntısı var yeni girişimciler için sizin bankadan kredi alabilmeniz için o krediye ihtiyacınız olmadığınızı ispatlamanız gerekiyor yani ben aslında zenginim gani gani param var kenarda bak işte orada 300 bin dolarım var sen bana 100 bin dolar kredi ver. Bu sistem hakikaten böyle gidiyor çok ilginç bir şey daha proje finansmanı açısında bankaların pek bir faaliyeti yok duran bir varlığınız bir makine parkını işte bir arsanız babadan kalma han yat kat yoksa kredi bulmanız zor. Borç bulmak o yüzden genellikle aileden gidiyor çevreden gidiyor bir de şunu özellikle söyleyeceğim Türkiye’de insanlar çok kibar yani o trafikte konuştuğunuz yan şoför gibi düşünmeyin, arkadaşlar kibar siz böyle bir şey yapmayı düşünüyorum dediğiniz anda yürü aslanım harika bir şey falan çok motive ederler bu genelde sizi yanlışa sürükleyebilir sizin kafanızdaki fikre insanlar hakikaten inanıyorlarsa paralarını isteyin yani gidin ben böyle birşey yapmayı düşünüyorum buna 50tl 500 tl 1000 tl 100 bin dolar yatırım yapmayı düşünür müsün deyin. o zaman fikrinizi gerçek anlamda dinleyip değerlendireceklerdir ve eğer düzgün bir fikriniz varsa ve o konuştuğunuz kişinin de temel prensipte kafası bu tip işlere yatkınsa o zaman zaten o bile bu işe yatırımcı olarak girebilir dolayısıyla bu eş dost motivasyonu bir yere kadar iyidir bir yerden sonra sizi hataya zorlar kesinlikle bunu frenleyecek bazı mekanizmalar bulmanız lazım yani bunlardan biri de peki hocam madem bunu beğendin at şuna biraz para beraber yapalım dediğinizde karşı tarafın tepkisi size net bir şekilde 30 saniyede geri dönüşü verir. Geçmiş serveti, babadan kalma anneden kalma paranız vardır o bir finansman metodudur fakat hazıra dağ dayanmaz işletmenin karlı olması yine çok önemli yani sonuçta kredi aldınız yatırım aldınız elindeki bir birikmiş parayı kullandınız firma karsızsa o birikmiş para biter başa geri dönersiniz dolayısıyla o karlılık çok önemli.
sosyal çevre arkadaşlar demin bahsettik. Gelişmiş pazar, bu satırı ben pas geçiyorum bununla ilgili konuşunca sizin girişimcilik hevesini kırmak istemiyorum pazar Türkiye’de var fena değil ama ne kadar gelişmiş olduğu tartışılır.
Türkiye’de girişimci olmak çok zor çünkü sürekli dalgalı bir ekonomi var. 2001 krizinde ben hatırlıyorum o dönemde ortağımda vardı ofiste oturup hesap makinesiyle dolar 1,7 olmuş ne kadar battık 1,6 oldu çıktık gibi muhabbetlerimiz olurdu. Enteresan bir şubat ayı olmuştu öyle bir dönem yakaladık fakat bunun şöyle bir avantajı var, o yüzden Türk yöneticiler 3. dünya ülkelerinde tercih edilmeye başladı, o kadar çok kriz görüyorsunuz ki milletin fenalık geçirdiği dönemde siz gayet normal yaşıyorsunuz. Bizi bundan 1 sene evvel Amerika’da çeşitli eğitimlere davet ettiler konu hep kriz, global kriz, şöyle karşı koyarsınız böyle karşı koyarsınız. Bunu bir tek Türkler ve Brezilyalılar dinlemedi. "Ya bu bir şey mi" deyip biz dışarıda kendi aramızda kriz edebiyatı yapıyorduk. Yani dolayısıyla dalgalı ekonomi bir yere kadar size tecrübe veriyor ama bir yerden sonra sürekli akıntıya karşı kürek çekmek gibi. Şimdi bu dönemde nispeten düzeldi yüksek enflasyon periyodik kriziler en azından periyotlarını atlamaya başladı yani inşallah bu düzelecektir fakat hakiki anlamda sağlam bir ekonomi henüz Türkiye’de yok bu çok ciddi bir sıkıntı. Sermayeye erişim yok yani venture capital ya da melek yatırımcı çok az dünyadaki örneklerinden farklı hareket ediyorlar böyle çok ciddi bir sıkıntı var Kamunun da şöyle bir sıkıntısı var takvimlerine uymuyorlar, biz pozitron olarak seçtiğimiz alanın dolayısıyla ar-ge olarak nitelendirilen projeler yapıyoruz işte mobil bankacılık mobil güvenlik çözümleri... Biz tübitaktan, dosyamızı oluşturuyorum proflar geliyorlar inceliyorlar onay alıyoruz işi kağıt üzerinde zamanında herşeyi hazırlıyoruz söz verilen bütçeler zamanında gelmiyor. Yani siz bir girişimci olarak kamu desteğini kesinlikle aklınızda bulundurun başvurun fakat 3 ay sonra bu bütçe gelecek ben de maaşı bununla ödeyeceğim derseniz emin olun o 3 ay sonra gelmeyecek 6 ay sonra gelecek 6 ay sonra ihtiyacınız varsa 8 ay sonra gelecek mutlaka ihtiyacınız olmayan bir dönemde gelecek ama geliyor. Paranın geleceği kesin ama tarih muallâk. Yani siz iş planınızı gene kendi içinde karlı olacak şekilde yapın ondan sonra destekleri kovalamaya başlayın, bir de yeni girişimci desteği var onu galiba önden veriyorlar,
İnsan kaynağı kısıtlı onu konuştuk. Mevzuat değişiyor: ar-ge mevzuatı 3 ayda bir, vergi mevzuatı 6 ayda bir değişiyor ya çok iyi bir mali müşavir bulacaksınız ya da kendiniz oturup çalışacaksınız, biz bir kısmına kadar kendimiz çalıştık sonra insan allak pullak oluyor mobili mi takip edelim yazılımı mı takip edelim insan kaynağı mı firmamı yönetim mi mevzuat mı okuyayım oluyor. Çelişen kurallar var dikkat ediyor olmanız lazım fakat fırsat içeriyor. Türkiye’de çok ilginç vergi teşvikleri çok ilginç devlet teşvikleri çok ilginç mevzuatlar var. Anadolu’ya yatırım yaptığınız zaman çok ciddi vergi indirimleri var. Belirli üniversiteler var orada hiç iş alanı yok gidiyorsunuz İstanbul’daki raicin altında orta ve üzeri kalitede mühendisler bulabiliyorsunuz, yani fırsat çok var bunlara biraz bakıyor olmanız lazım. Ticaret kanunu zor firma açmak bir hafta değil 3 iş günün sürüyor pazartesi sabahı muhasebeciye veriyorsunuz ya da muameleciye çarşamba firma kuruluyor. Genelde limitet kurarlar ondan sonra 5 sene geçiyor yatırımcı geliyor diyor ki biz sana ortak olacağız sonra limitet mi limitet olmaz a.ş. olun diyor. aş daha avantajlı ama daha pahalı aş de hisse senedi bastırıyorsunuz 2 seneden fazla sizde durduktan sonra birine verdiniz zaman vergi yok limitette %20 vergi var yani firmayı satıyorsunuz limitette %20 si devlete gidiyor aş de gitmiyor. Yasal olduğu için ben aş öneriyorum. Açmak 3 iş günü kapatmak 18 ay, üstelik evrakları da 10 sene saklamanız lazım. Yani kuracaksanız hakikaten hesabınızı kitabınızı iyi yapmanız lazım 18 ay boyunca mali müşavire para ödüyorsunuz, minimumda olsa kdv ödüyorsunuz, bilmem ne çıkıyor 5 sene sonra kapınıza çıkıyor bilmem nenin gelir pusulasını çıkartır mısın diye maliyeden adam geliyor dolayısıyla ya kurmayın kuracaksanız da kapatamayacaksınız hesabınızı ona göre yapın.
Ülkemize özgü sorunlar bu, sanıyorum sonuncu, hukuk mevzuatı karışık, fikri mülkiyet zayıf yani ben kibarlık olsun diye zayıf dedim yok gibi bir şey dolayısıyla sürekli inovatif olmanız lazım yani siz bir işi düşünüyorsunuz 1000 kişi düşünüyor 3 kişi yapıyor dolayısıyla en iyi en hızlı yapan bu işi kazanacak dolayısıyla sürekli inovatif olmanız lazım hani patenti aldım kenara koydum, çok spesifik alanlar dışında yazılım özelinde konuşuyorum Türkiye’de yazılıma patent yok o yüzden herkes her şeyi yapabilir. Başlangıçta bu bir avantaj ama ilerledikçe de dez avantaj çünkü siz ürün yapmaya başlıyorsunuz sizin taklitleriniz çıkıyor. İyi bir avukat edinin iyi avukatlar pahalıdır, iyi bir avukat arkadaş edinin şu anda biz Türkiye’nin en iyi hukuk bürolarından biriyle çalışıyoruz ama 1-2 sene öncesine kadar benim Galatasaray Lisesi’nden sınıf arkadaşım avukatımdı çokta iyi bir avukattı akşam giderim elimde torba torba yiyecek ya cem aslansın kaplansın şu sözleşmeye bir bak derdim. Adam saatine normalde 300 euro alıyordu biz gece sabaha kadar oturup sözleşme yazdırıyorduk. İyi bir hukukçu iyi bir mali müşavir sizi ipten alır bir cümle söyler "ya bunu şöyle yap" firmanızın geleceği değişir.
Sadakat çok zor Türkiye’de ekibinizi mutlu etmeniz lazım. Mutlu, sizi seven, yaptığı işi seven bir ekip dağları devirir bu kesinlikle çok önemli Amerika gibi stock option tanıyamıyorsunuz fakat bu ekibi motive etmenize engel değil farklı modeller önere bilirsiniz farklı sözler verebilirsiniz verdiğiniz sözü tutmak zorundasınız inanın kurulduğunuz gün birine sözünü tutmazsanız 15 sene sonra bin kişi olduğunuzda herkes bunu biliyor olacaktır ya bu adam verdiği sözü tutmuyor diye. O yüzden sözleri tutmanız çok önemli.
Küçük firmaların en büyük sorunu, büyük firmalar sizden alacakları ürünün rakiplerden 20 kat daha ucuz olmasını isterler, yarı sürede yapmanızı isterler, her şeyi isterler ama para vermek istemezler, dolayısıyla bu süreç yıpratıcıdır hakikaten çok uğraşmanız çok müzakere etmeniz lazım. Belirli bir noktaya geldikten sonra bunu aşabiliyorsunuz.
Türkiye’deki firmaların %80 i ilk beş yılda kapanıyor, yani burada 200 kişi var herkes bir firma olsa seneye 160 ınız yok bu vurucu bir rakam. Bu arada bunun daha devamı var 3 seneden sonra kalan %20 nin %80 i bir daha gidiyor ikinci kuşağa geçen yok gibi bir şey yani Türkiye’de en eski firma Ali Muhittin Hacıbekir, başka bir tane eski firma yok. Ali Muhittin Hacıbekir’i bilenler vardır bu eski Vakko’nun yanındaki şekerci, kuruluşu 1865 civarında. Yani bilmem kaç devlet kurmuş bilmem kaç bin senedir aynı topraklarda yaşayan bir millet olarak en eski firmamız 140 yaşında bu bir sorun 400 sene evvel kurulmuş Amerika’da 300 yaşında firmalar var dolayısıyla sürdürülebilirlik çok önemli inşallah biz yeni nesil olarak bunu aşacağız.
Markalaşma pazarlama önemli inovasyonu söyledik eğitim çok önemli eğitim ucuz amazon.com dan kitap alıyorsunuz 30 dolar para değil yeterki okuyan personeliniz okuyan ekibiniz olsun benim kredi kartım ofiste muhasebecide durur hiç ben kaç paralık kitap aldınız diye sormam isteyen istediği kitabı alır bir kitaptan bir teknik eleman 1 cümle öğrense siz o kitabın binlerce mislini kazanabilirsiniz. Dolayısıyla bu tip eğitimlere harcanan paralara kafanızı takmayın ve harcayın da. Zaten kimseye zorla kitap okutamazsınız aldığın adam okumuyorsa yanlış adamla çalışıyorsunuzdur. Kitap okumayan literatürü takip etmeyen dokuman üretemeyen insanlar doğru kişiler değiller. İş yerinizde bu tip bir ekip kurmanız lazım böyle araştıracak kökenini araştıracak bu niye böyle diye sorgulayan insanlar bulun.
Esnek olmak, kararlı olmak ve seri olmak çok önemli. Dünya da patron firmaları yükselişte büyükler batıyor işte Eron gitti City devriliyordu Amerika devleti yüzdürdü çünkü karar alma süreçleri ölesiye uzadı yani karar alamıyorlar. Patron firmaları hatalıda olsa karar alıyor hızlı karar almak çok önemlidir çünkü fırsatı yakalamış oluyorsunuz diğerleri bu doğru fırsat mı girelim mi girmeyelim mi şunu mu yapalım bunu mu yapalım derken tren kaçıyor. İnternette görüyorsunuz dev gibi firmalar arama motoru işini kaçırdılar google gibi bir dev doğdu 10 sene önce yoktu bu adamlar. Sosyal medya işini google pas geçti geç girdi milyarlarca dolar yatırdı facebook aldı yürüdü, inanın facebookta bir şeyler kaçıracak 5 sene sonra adını bile doğmadığımız bir firma çıkacak dolayısıyla hızlı karar vermek ve doğru boşluğu yakalamak çok önemli bu bir şans yani her hızlı kararda doğru olmuyor.
Soru-Cevaplar
Pozitron kaç kişi ve işe alım süreçlerinde kaliteli iş gücü çok önemli dediniz bu kişilere siz nasıl ulaşıyorsunuz ve nasıl mülakatlardan geçiriyorsunuz ve bunları siz mi dizayn ettiniz ya da mesela bir yazılımcı bulurken ne tür süreçleriniz var
Fatih İşbecer: 35 kişiyiz, işe alırken en başta geleneksel mecraları kullanıyoruz kariyer.net ti cvbanktı ilan çıkıyoruz üniversitelerin panolarına asıyoruz ve ekibimizdeki belli arkadaşlara söylüyoruz, İTÜ ODTÜ gibi üniversitelerin mezunlarına post ediyoruz, asistan arkadaşlarımıza söylüyoruz belli bir başvuru havuzu oluşturuyoruz, ilk önce gözle bir tarama yapıp kişi iyiyse bile sizin aradığınız parametrelere uymuyorsa eliyorsuzun burada eleme %80. kalan %20ye bizim aradığımız iş profiline uygun bir exel dosyası gönderiyoruz kaç satır kod yazdın ekip kaç kişiydi gibi normalde gerçekten yazılım işiyle uğraşan bir insanın yarım saatini alacak bir form gönderiyoruz. bu forumun %75 inden cevap gelmiyor. kalan cevaplardan da bize uygun olanları mülakata çağırıp kod yazdırıp sınav yapıyoruz. görüşmeye gelenlerden işe başlama oranı çok yüksek yani önlerde çok eleniyor ama çağırdığınız zaman belirli bir profil geliyor karşınıza bu 20 de 14 gibi bir oran. ama biz kaynak ve zaman kısıtlı olduğu için sahada çok eliyoruz. bu süreci biz icat etmedik insan kaynaklarcı arkadaşlarımıza sorduk konferanslarda duyduk yapılan hatalardan ders aldık işe kabul edilen insanlarla konuştuk.
Türkiye de stock option yok dediniz başka sözleşmeler yapılıyor bunlardan bir kaç örnek alabilir miyiz?
Fatih İşbecer: Siz söz veriyorsunuz siz güvenilir biriyseniz ekibiniz bunu kabul ediyor. evine tv aldığımız buz dolabı aldığım ofiste sandalyesini değiştirdiğimiz tatil hediye ettiğimiz gel ortak dediğimiz oluyor.
İlk başladığınız dönemlerde hep kurumsal şirketlerle iş yaptınız bu şirketleri nasıl ikna ettiniz sizinle çalışmaya ve kurumsal şirketlerle iş yapmanın zorluğu nelerdir.
Fatih İşbecer: Büyük şirketleri ikna etmek çok çok zor. Ucuz olacaksınız seri olacaksınız iyi olacaksınız güvenilir olacaksınız çok uğraştık çok gittik geldik, sıfır referansla aldığımız işler vardı demek ki bir güven yaratmışız, o zamanda ekibimiz ufaktı ama iyi mühendisler vardı. şöyle bir örnek vereyim müşteri sizi arıyor diyor ki bunun dizayn gaydını gönder bize, giriyoruz google dizayn gayd nedir örnek dizayn gayd, sabahlıyorsun gönderiyorsun bu dizayn gaydınız 1 saat sonra arıyor ya fatih kusura bakma ben dizayn gayd dedim ama bana bilmem ne lazımmış diyor, hadi bir gece daha sabahlıyorsunuz bir doküman daha ayarlıyorsunuz, yani hücum edeceksiniz düzgün cevabı vereceksiniz dokümante edeceksiniz dokümantasyon çok önemli Türk kobilerinde doküman yok biz bir kobi olarak gidiyoruz mobil bankacılık projesi için soru soruyor ben şak diye ekranı indiriyorum açıyorum 50 sayfalık pdf orada zaten sorulmuş soruların cevapları var o çok ciddi bir güven veriyor. Türkiye’de işler o kadar iktida yürüyor ki sizin işleri normale uygun yapmanız size sahada rekabet avantajı sağlıyor. Herkes SSK priminden kaçıyor siz herkesin maaşını brüt gösteriyorsunuz büyük firmalarla çalışırken bu bir avantaj, adam diyor ki siz pahalısın. Bizde herkesin maaşı brüt diyorsun bitiriyor işi. Dolayısıyla işi kitabına uygun yapmak size belli süre sizin maliyetinizi artırırken ondan sonra sahada rekabet avantajı sağlıyor biz bir de şeyden seçtik proje yönetimi bilmiyor kobiler, biz kendimiz kobiyi bir de müşteri kobi olursa yani felaket bir ikili bu biz dedik ki büyüklere gidelim mesela ilk büyük müşterimiz sabancıydı biz sabancı grubu 8,30 da açılıyor diye pozitronu 8,30 da açmaya başladık. Seneler geçti iş bankasından iş aldık o master doktora gibi oldu onların doküman formatlarını içselleştirdik süreçlerini öğrendik çok yardımcı oldular yani belli büyük firmalarla çalıştığınız zaman siz de meraklıysanız sizi belli seviyelere taşırlar kurumsallaştırırlar biz sanıyorum bu fırsatları iyi değerlendirdik. bununda çok faydası var kurumsalla çalışınca mecbursunuz kurumsal olmaya yani yazışma stili var dokümantasyonu var yani müşteri size şey diyor biz bilmem disaster recovery prosedürünü yazmayan projeyi almayız diyor satacaksan onu yazacaksın dolayısıyla bunun da çok faydası oldu. Biz o yüzden prensip olarak sadece büyüklere gidiyoruz “.com” firmaları olarak kobilere gitmiyoruz.
Sizin işe aldığınız insanlar sizin gibi girişimcilik ruhunu muhafaza edebiliyor mu?
Fatih İşbecer: Aslın şöyle bu intropreneur dedik ya firma içi girişimci biz de sürekli şu konuşulur bize proje getirin yani yazılımcı kendi projesini bulsun getirsin bunu içerde pazarlasın sadece ben değil ben ve takım arkadaşları okey desin yapalım sahaya çıkmış bir ürünümüz yoktu genelde bu b2b de oluyordu. şu anda bir uçtan uca son kullanıcıya kendimiz gideceğimiz 1 -3 ay içinde bir kaç proje ile uçtan uca pozitronun çözümü olacak ve bunların hepsi firma içindeki sohbetlerde çıkmış projeler ama tabi ayrılıp kendi firmalarını kurmalarını teşvik etmiyoruz tabi ama kurmayın da demiyoruz. yani girişimciliği illa ben bilmem ne limitet bilmem ne aş kurduğum değil her alanda girişimci olabilirsiniz sosyal alanda da girişimci olabilirsiniz. Çok fazla fırsat var mesela bu blog diye bir adet çıktı bir sürü insan blog yazarlığı yapmaya başladı 2008 krizinde bu iki katına çıktı işsiz kalanlar da blog yazmaya başladı yani orada muazzam bir arz var muazzamda bir talep var siz kendinizi farklılaştırırsanız yani girişimci nedir alanında belirli bir işi yapmaya kendini vakfetmiş insan. Bu illa firma kurmak değildir. siz it alanında bir blog açarsınız o kadar güzel detaylı yazılar yazarsınız ki pat diye bir dev gelir gel kardeşlim bunu ceo ya anlat bizim ekipte de böyle şeyler oluyor dediğim gibi hep gücümüzün yettiğinin bir tık üstünü almaya çalışıyoruz. Geçmişte ortaklar fiziken işi yapıyordu, sonra biraz para kazandı işte karlılık o yüzden önemli bir mühendis aldık o mühendisten biraz daha iyi projeler çıkardık Daha çok projeler çıkardık, ikincisini aldık üçüncüsünü aldık yani yatırım olmayınca işini ilerletmek kadronu büyütmek istiyorsanız mecbursunuz para kazanmaya öyle ara gazla çalışan insan yok gel Burak aslansın kaplansın, 3 ay çalışır 6 ay çalışır herkes sonuç görmek istiyor. Bir de girdiğiniz işin sonuçlanabilir olmanız çok önemli yani ben asp ye rakip olacağım hani otobüste falanda duyuyorsunuz google'ı batırırz abi yani zor Türkiye’de öyle bir teknik alt yapı yok gidiyorsunuz google babil kulesi gibi Çinli Koreli Hintli Paki Amerikan alman binlerce insan adamların restoranı cevahir kadar hakikaten böyle wifidan öyle dosyaları o kadar hızlı indiriyorsunuz ki öyle bir altyapı Türkiye de yok ben taksim meydanına fiber çektirmek için 3 aydır uğraşıyorum. Yani yaptığınız işin 3 ay sonra 6 ay sonra sonuç vermesi lazım ki ekibinizde tatmin olsun bizim en büyük avantajımız o cep telefonları uygulaması prensipte ufak uygulamalar olduğu için ve sahada gördüğümüz için bana geliyor mühendis 3 ay sonra dolmuşta yanımda adam kupon yapıyordu diyor. o inanılmaz bir motivasyon yani biz dağları devirdik erp yaptık crm yaptık 2000 de başladık 2010 da bitirdik o çok zor Türkiye’de o süreyi fonlayacak bir yatırımcı müşteri yok dolayısıyla kesinlikle karlı olup parayı da ekibe yatırmak lazım.