Kamu internet ekosisteminin hızına yetişmeli
Girişimcilerin ve yatırımcıların ortak görüşü: Kamu internet ekosisteminin hızına yetişmeli Etohum’un TEB Özel Melek Yatırım Platformu sponsorluğunda 4 Ekim’de Ankara Sheraton'da düzenlediği Etohum Ankara toplantısı, internet ekonomisinde devlet desteğinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Girişimciler ve yatırımcılar, ekosistemin eksikliklerini ve hatalarını tartışma imkanı bulurken, kamu desteğinin bürokrasinin yavaşlığına takılmadan ekosistemin hızına ayak uydurması gerektiği konusunda hemfikir oldu.
Etohum Ankara toplantısı, internet ekonomisinde devlet desteğinin ne denli önemli olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Girişimciler ve yatırımcılar, ekosistemin eksikliklerini ve hatalarını tartışma imkanı bulurken, kamu desteğinin bürokrasinin yavaşlığına takılmadan ekosistemin hızına ayak uydurması gerektiği konusunda hemfikir oldu.
Etohum kurucusu Burak Büyükdemir’in açılış konuşmasıyla başlayan toplantıda, melek yatırımcılık ve girişimciliğin devlet desteği ile nasıl geliştirilebileceği tartışılırken, aynı zamanda yatırımcılar ve girişimciler tarafından ekosistemin eksiklikleri ortaya kondu.
“Ekosistemde gözardı edilen eksiklikler var”
Türkiye Ekonomi Politikaları Araştırma Vakfı’ndan (TEPAV) Güven Sak, kurum bazında girişimciliğe verdikleri önemden bahsederken, kamu kuruluşlarının da girişimciliği destekleyen programlar hazırladığını, fakat bu programlar dahilinde çoğu zaman girişimcilerin devlet gözünde “bir kelebek kadar narin” göründüğünü vurguladı. Girişimcilerin başarılı olma sürecinde hatalar yapabileceğini ve ancak bu hatalar sayesinde büyüyebileceklerini belirten Sak, ekosistemin eksikliklerine kimsenin odaklanmadığını kaydetti.
“Mevzuata değil, projeye odaklanmalı”
“Devlet desteklerinin girişimcilere etkisi” konulu panelde konuşan dijital oyun sektörünün Türkiye'deki öncüsü PeakGames’ten Rina Onur, “Biz devlet desteğinin uzun bir sürece yayılacağını düşündüğümüz için maddi destekten çok yatırımcıların sektörde edindikleri teknik bilgi ve pratiklere ulaşmak istedik. Bu nedenle daha önce yatırım yapmış kişilerle irtibata geçmeyi tercih ettik ve sonunda onlardan da destek bulduğumuz için ek bir kamu desteği talep etmedik” dedi. Yurtdışı bağlantılı girişimlerde devlet desteğine ve danışmanlara ihtiyaç duyulabileceğini belirten Onur, çoğu zaman varolan mevzuata ve maddi beklentilere takılmak yerine, her şeyden önce projeye odaklanmak gerektiğini vurguladı.
"Denetimler ekosisteme düzen getirecek”
İnternet teknoloji şirketi Beriltech’ten Devrim Demirel ise, çok ufak bir sermaye ile başlayan bir girişimcinin kamudan 300-400 bin TL’lik bir destek almasının oldukça zor olduğunu çünkü devlet desteğinde, önce harcamaların girişimci tarafından yapıldığını, bu harcamalardan sonra da devletin ödemeleri girişimciye yaptığını ifade etti. Bu nedenle firmaların pozitif finansal akışının olup olmamasının kullanılan destek açısından çok önemli olduğunu vurgulayan Demirel, yeni melek yatırımcılık düzenlemelerinde yer alan ve üç ayda bir yapılması gereken denetimlerin ise, şirket kültürüne olumlu etki yapabileceğini ve işlerin daha düzenli takip edilebileceğini söyledi.
TUBİTAK: “Şirketleşmeye yardımcı olacağız”
Melek yatırımcılıkla ilgili düzenlemelerin girişimcileri disipline sokacağını ve belirli aralıklarla yapılan eğitimlerin ekosistemi olumlu yönde etkileyeceğini savunan TÜBİTAK’tan Sinan Tandoğan, bundan sonraki süreçte desteklenen projelerin mutlaka takip edileceğini ve 12 aylık sürenin sonunda dahi girişimciler ile iletişim halinde kalacaklarını belirtti. Devamlı olarak girişimcilere AR-GE desteği verebileceklerini belirten Tandoğan, aynı zamanda girişimcilerin şirketleşmelerine de yardımcı olacaklarının altını çizdi.
“Roller iyi belirlenmeli, devlet aracılar ile çalışmalı”
Girişim Fabrikası’ndan İhsan Elgin ise, KOSGEB başta olmak üzere kamu kurumlarının desteğini alırken her şeyden önce rollerin iyi belirlenmesi gerektiğini vurguladı. Fikir aşamasında kamu desteğine pek ihtiyaç olmadığını, daha çok bu fikrin ticari bir kurguya dönüşmesinde maddi desteğe ihtiyaç duyulduğunu belirten Elgin, bu aşamada devlet desteğinin son derece kritik olduğu üzerinde durdu. Son zamanlarda devlet desteği alacak girişimcilerin seçim aşamasında devletin yatırımcı gibi davrandığını belirten Elgin, kamu kurumlarının seçim aşamasında işin teknolojisini ve yasal zeminini çok iyi kontrol edebileceğini, fakat işin ticari tarafını aracılar ile yürütmesi gerektiğini ifade etti ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Girişimciler, böyle bir belirsizlik ortamında ürünlerine ve tüm sürece odaklanmak durumunda kaldığı için kamu kurumlarının talep ettiği detaylara takılıyorlar ve ilerleyemiyorlar. Bu da hem sektörde hem de girişimler bazında büyük bir sıkıntı yaratıyor.”
Hazine Müsteşarlığı: “Başarılı girişimci sayısı az”
Bu yıl başında “Bireysel Katılım Sermayesi Yönetmeliği”ni hayata geçiren Hazine Müşteşarlığı’nı temsilen “Melek yatırımcılık ve girişim sermayesinde son gelişmeler” konulu ikinci panele katılan Hazine Müsteşarlığı Daire Başkanı Hakan Ertürk, Eylül ayı itibarıyla 134 kişinin Lisanslı Melek Yatırımcı olmak için kendilerine başvuru yaptığını, şimdilik verilen lisans sayısının 91 olduğunu belirtti. Lisanslı Melek Yatırımcılar’ın yüzde 76 oranı ile daha çok İstanbul’da toplandığını söyleyen Ertürk, ekosistemde başarılı girişimci bulmanın ise bir o kadar zor olduğunu ifade etti. “Devlet düzenlemelerinde dünyanın hızına yetişebiliyor muyuz” sorusuna yanıt vermeye çalışan Ertürk, yeni yasal düzenlemelerin hazırlanması ve uygulamaya konmasının nispeten uzun sürdüğünü, fakat bu süreçleri kısaltma yolunda olumlu adımlar attıklarını vurguladı.
Aslanoba’dan 32 girişime 36 milyon dolar yatırım!
Aynı panelde konuşan Aslanoba Capital CEO’su Hasan Aslanoba ise, yeni ekonomideki birçok değişkenin, eski ekonomiden gelen biri olarak kendisini büyülediğini belirtti ve şu anda bir tıkanıklık yaşayan Türkiye’deki internet ekonomisinin de bu avantajları iyi kullanması gerektiğine dikkat çekti. Yoğun internet kullanımına rağmen internetten yapılan alışverişlerin çok az olduğunu vurgulayan Aslanoba, “Buradaki kısırdöngüyü farkettikten sonra birçok kategoride liderlerin henüz oluşmadığını gördüm. Bu da beni yeni ekonomide hala büyük fırsatların olduğuna dair ikna etti. Bu nedenle ben de bu süreçte 32 girişime 36 milyon dolarlık yatırım yaparak pazara ilk girmenin ve bunun avantajını yakalamanın ne denli önemli olduğunu bizzat deneyimlemiş oldum” dedi.
Aynı zamanda Melek Yatırımcılık Lisansı ile ilgili deneyimlerini aktaran Aslanoba, lisans aldığını fakat bu süreçte lisansını hiç kullanmadığını belirtti. Lisans başvurusu sürecinde ise herhangi bir sıkıntı yaşamadığını, en fazla bir ay içinde gerekli belgeleri aldığını söyledi. Aslanoba Capital olarak 1000’e yakın girişim başvurusundan 36’sına yatırım desteği verdiklerini ifade eden Aslanoba, devlet desteklerinin artırılması gerektiğini vurguladı ve girişimcilerin de bu konuda talepkar olması gerektiğini ifade etti. Kamu kurumlarının ise, girişimci seçimlerinde mutlaka girişim yapmış, fatura kesmiş profesyonellerin ve yatırımcıların süreçte yer alması gerektiğini vurguladı.
“Gençler artık kendi işlerinin patronu olmak istiyor”
Panelin bir diğer konuşmacısı olan dünyaca ünlü yatırım şirketi EarlyBird Ventures’dan Cem Sertoğlu, Türkiye’nin yurtdışından görüldüğü gibi çok kolay bir pazar olmadığını belirtti ve ancak farklılaşan projelerin, parlak fikirlerin yurtdışında yatırımcıların radarına girebileceğini vurguladı ve şöyle konuştu: “Artık gençler, akademisyen olmak veya kurumsal firmalarda bir ömür tüketmek istemiyor. Yeni nesil, kendi işlerini kurmak, hayallerinin ve yeteneklerinin peşinden gitmek istiyor. Biz de girişimcilik ruhunun Türkiye’deki gelişimini büyük bir merak ve heyecanla takip ediyoruz.”
“Kamu düzenlemelerinde girişimciler de göz önünde bulundurulmalı”
Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfı’nı (TTGV) temsilen panele katılan Mete Çakmakçı ise, Türkiye’nin ekonomide bölgesel lider olma konusunda en önemli adaylardan biri olduğunu ve sağlıktan lojistiğe ve eğitime kadar farklı sektörlerde farklı açılımlar beklediğini belirtti. Ancak bu öngörülerin gerçekleşmesi ve girişimcilerin korkmadan hareket edebilmeleri için devletin kendisiyle ilgili düzenlemelerde değişiklik yaparken girişimcileri de göz önünde bulundurması gerektiğini vurguladı.
Yerel girişimcilikte Ankara’nın rolü
Toplantının üçüncü paneli, Ankara'da girişimciliğin dünü ve bugününü artıları ve eksileriyle masaya yatırdı. Akakce.com’dan Koray Karataş, “Ankara uzak mı, değil mi?” sorusunu, “Üretilen şey, ağır nakliye gerektiren bir ürün ise uzak olarak olarak algılanabilir ama bilgi üretiyorsak uzak değildir. Çünkü günümüzde bilgi, internet ve mobil anlamına geliyor” diyerek yanıtladı ve Ankara’yı teknik derinliği olan projeler ve kaliteli insan kaynağı için tercih ettiklerini belirtti.
Ankara pek çok açıdan avantajlı
İnternetteki bilgi ve tecrübe paylaşımına hastalıklar üzerinden bakan Motivolog.com kurucusu Gökhan Sezginer ise, kendi hastalığı sırasında açmış olduğu bir site ile paylaşımlarının takip edilmeye başlandığını ve bu şekilde girişimciliğe adım attığını söyledi. Panelde deneyimlerini aktaran Sezginer, kendi web sitesindeki paylaşımların diğer şehirlere göre Ankara’da daha fazla paylaşıldığını belirtti.
Infodif’ten Kerem Çalışkan da, Ankara’nın sakinliği nedeniyle operasyonların düzenli bir şekilde ilerlediğini belirtti. Fakat dikkat edilmediği takdirde bu sakinliğin de zaman içinde hantallığa dönüşebileceğinin altını çizdi. Eskiye oranla başkentte daha fazla hareketlilik gözlemlediğini söyleyen Çalışkan, ODTÜ, Bilkent ve Hacettepe Üniversitelerinin yan yana olmasının, Ankara için çok büyük bir avantaj olduğunu ifade etti.
“Teknolojik derinlik ile ticari zeka bir arada olmalı”
ODTÜ Teknokent’ten Mustafa Kızıltaş ise, başarılı mühendisler yetiştirmelerine rağmen ticari düşünce yapısını geliştiremediklerini belirtti ve TeknoJump programının da bu tür bir odaklanma sorununu ortadan kaldırmak amacıyla oluşturulduğunu vurguladı. Ankara’nın insan kaynakları açısından gelişmiş olduğunu, bunun da Ankara’nın en büyük rekabet avantajı olduğunu kaydeden Kızıltaş, “İstanbul’da ticarileşme hızlı olurken, teknolojik derinlik sağlanamıyor. Ankara’da ise teknolojik derinlik sağlanırken, işin ticarileşmesi geri planda kalıyor. Bu nedenle bu iki modelin mutlaka yoğurulması lazım” diyerek Teknokent’in bölgesel ve ulusal gelişimde her zaman önemli bir nokta olarak varolacağını söyledi.
Ankara mı, İstanbul mu?
Toplantının son paneli olan “Ankara-İstanbul: İşimi nerede kurayım?” başlıklı panelde konuşan Divas kurucusu Nurettin Özdoğan, internetten pırlanta satışına odaklandıklarını ve üretimi İstanbul’daki Kapalı Çarşı’da yaptıklarını belirtti. İşe İstanbul’da, özellikle de Kapalı Çarşı’da başlamanın kendilerine çok büyük bir rekabet avantajı kattığını belirten Özdoğan, “Kadıköy’de başlamak bile aynı etkiyi yapmayabilirdi” diyerek iş kurarken seçilecek lokasyonun önemi üzerinde durdu.
Önemli olan şehir değil, ekip!
Nokta’dan Tümay Asena da, teknolojik derinliğin çok farklı parametrelere sahip olduğunu ve bir ekip çalışmasında herkesin aynı dili konuşabilmek için bu teknolojik derinliğe sahip olması gerektiğinin altını çizdi. Satış ekibinin enerjisinin de aynı paralellikte olması gerektiği söyleyen Asena, hangi şehirde olursa olsun, ortak sinerjiyi ortaya çıkarmanın önemine değindi.
Lidyana’nın kurucusu Hakan Baş ise, kuruluş aşamasında şehirden önce ekibin birbirine yakın olması gerektiğini vurguladı ve tedarikçiye yakınlığın ikinci planda kaldığını söyledi. Baş’a göre müşteriye ve girişimciye yakınlık, ancak üçüncü ve dördüncü sırada yer alıyor.