Çalkantılı Bir Ekonomide Fon Almak İsteyenlere Dört İpucu
Necmettin Begiter girişimcilere faydalı olabilecek yabancı makalelerin Türkçesini çevirmeye devam ediyor. Bu makalenin yazarı Zephrin Lasker geçtiğimiz Nisan ayında 6,25 milyon dolar fon alan Pontiflex'in genel müdürüdür. Yazının orjinalini businessinsider.com veya entrepreneur.com sitesinden okuyabilirsiniz
Sermaye piyasaları çalkalanıp duruyor. Ama bu demek değil ki kendini işine adamış girişimciler hayallerini rafa kaldırsın.
Aşağıdaki dört başlıkta anlatılanları iyi kullanırsanız, risk sermayedarlarının sizi farketmesini sağlayabilir ve o hayatî öneme sahip ilk yatırımı ekonomik anlamda sıkıntılı dönemlerde bile alabilirsiniz.
Pazarınızı iyi seçin Çok faydalı bilgiler içeren bloğunda Marc Andreesen ürün ya da hizmetinizin potansiyel kullanıcılarının sayısı ve bu kullanıcıların artış oranı olarak tanımladığı pazarın bir girişimin başarısındaki en önemli etken olduğuna vurgu yapıyor. Eğer hedef pazarınızdan yoğun talep varsa, Andreessen'in de dediği gibi “pazar ürünü başlangıç düzeyinden çıkarabilir” ve ancak iş görür olarak tanımlanabilecek bir ürün bile başarılı olabilir.
Bunun aksi ise nadiren doğrudur. Harika ürünler bile zor pazarlarda başarısız olur ve nadiren de yeni pazarlar oluşturabilirler (bunun gerçekleştiğinin örnekleri vardır, ama bu örnekler kuralı değil istisnaları teşkil eder). O yüzden, sadece mücadelenizi seçmekle kalmayın, savaşacağınız alanı da iyi seçin.
Pontiflex'deki tecrübelerimizden bahsedersem, ürünümüz için halihazırda yoğun bir talebin zaten varolduğunu söylemek mümkün. Yirmi dört milyar dolarlık çevrimiçi reklam pazarının dönüşümü daha yüksek yatırım geri dönüşü (ROI – return of investment) için zaten bir arayış vardı. Bu son duraklama dönemi her bin görüntüleme başına ücretlendirme modelinin zayıflamasına, buna karşın tıklama başına ücretlendirme modelinin yükselmesine neden oldu, ki bunun delillerinden birisi de Google Adwords'ün yükselişidir. Bu nedenle tezimizi şu andaki düşüşün reklamcılık sektörünün tıklama başına ücretlendirme yerine yatırımın geri dönüşündeki bir sonraki basamak olan yönlendirme başına ücretlendirme modeline yöneleceği tezinden yola çıktık. Bu tezin özeti de şudur: Ürün ya da hizmetle ilgilenen potansiyel müşteri başına ödemek yapmak varken neden tıklama başına ödeme yapasınız ki?
Hız kesmeyin Eğer ki maddeleri altına çevirmenin bir yolunu bulmadıysanız, özellikle bu aralar potansiyel yatırımcılara size ödeme yapan müşteriler ve sizi seven kullanıcılar göstermelisiniz.
Şirketinizin ve yaptığınız işin pazarda gerçekten bir yeri olduğunu göstermek için işaret edebileceğiniz birkaç gösterge vardır: a. Yeni kullanıcılar ve beta testçileri (insanlar ürününüzle ilgileniyor mu?) b. Kısa satış döngüleri (müşterileri imza atmaya istekli mi?) c. Yenileme oranı (müşteriler ürün ya da hizmeti kullandıktan sonra devam etmek için geri geliyorlar mı?) d. Basının ilgisi (basında hakkınızda olumlu haberler çıkıyor mu?) e. Övgüler (müşterilerinizin ürününüzün dertlerini nasıl çözdüğünü anlatmak istiyor mu?)
Ekibinize inanın İşlerin başarısında insanların önemini vurgulamak artık bir klişe halini aldı. Ancak bir girişim söz konusu olduğunda, iyi bir ekip 'olsa iyi olur' değil, 'mutlaka olmalı'dır.
İşe şirketiniz için iyi olanı yapacağına inandığınız, sanki kendi şirketleriymiş gibi işi sahiplenecek insanları alın. Büyük şirketlerin aksine, yeni başlayan şirketlerde işi sallayanlara, kibri iş yapma gücünü aşan insanlara yer yoktur. İşe aldığınız insanların büyük resmi görebilen ve ona göre hareket edebilen insanlar olduğundan emin olmalısınız.
“Uzman”lar söz konusu olduğunda tedbiri elden bırakmayın. Uzmanlar size daha önce yapılan birşeyi nasıl yapacağınızı söyleyebilirler ve bu konuda da oldukça iyidirler. Bu belirli durumlarda gerçekten önemlidir. Ama yeni bir işe girişmenin arkasındaki asıl nedenin varolan problemlere yeni çözümler üretmek olduğunu da asla aklınızdan çıkarmayın.
“Nayır”cılar öğretmeniniz olsun Yapmaya değer şeylerin kolay olmadığı her zaman söylenir. Yeni bir şirket kurmak söz konusu olduğunda, “bu iş olmaz” diyen bir sürü insanla karşılaşacaksınız. Bu aslında iyiye işarettir – aslında söylemek istedikleri şey o işi nasıl yapacaklarını bilmedikleridir, yapılamayacağını inanmalarının sebebi de odur. Unutmayın, o işi nasıl yapacaklarını bilselerdi, siz zaten treni çoktan kaçırmış olacaksınız.
Girişimcinin yolu sıklıkla yalnız yürüyeceği bir yoldur. Çok az sayıda insan olaya sizin gözlüklerinizle bakabilir. O yüzden kendinize net bir şekilde açıklayabildiğiniz ve ekibinize hedef gösterirken kullanabileceğiniz uzun vadeli bir vizyon oluşturun ve kaçınılmaz şekilde zaman zaman başgösterecek zorluklarla uğraşırken de odağınızı asla kaybetmeyin.
Vizyonunuzu yenilikçiliğe duyacağınız sarsırmaz bir inançla desteklemelisiniz. Steve Jobs zamanında lider ile takipçi arasındaki en büyük farkın yenilikçilik olduğunu söylemişti. Siz yenilik peşinde koştukça ve vizyonunuz pazarda kendine yer buldukça kulağınıza “rahatı bozulan” pazarlarda sık sık yaşandığı üzere protestoya varan inkâr çığlıkları gelecek, unutmayın.