Bu yazı “tırmalayanlara”
Bu yazı Ekim Nazım Kaya tarafından yazılmıştır
Yatırım alan, şirketini satan, ya da milyonlarca dolar ciro yapanların haberleri havada uçuşuyor.
Sen yıllardır uğraşıyorsun. E-ticaret siteni, ya da mobil uygulamanı, ya da bir sektörü değiştirmesini umduğun -ama bunu henüz başaramadığın- projeni keşfetsinler diye. Müşterilerin, yatırımcıların, yabancı rakiplerin sana para yağdıracağı günü iple çekiyorsun. O günle bugün arasında uzuun bir boşluk var ve bu sürenin nasıl dolacağı belli değil. Niye hala kapını çalan yok? Çünkü senden haberleri bile yok, olanların da umurlarında değilsin.
Bu yazıda şeytanın avukatlığını yapacağım, çünkü ihtiyacın olan bu: Suç tamamen sende dostum. Bir şeyi, -daha büyük ihtimalle çok fazla şeyi- yanlış yapıyorsun.
Kaldıraç Etkisi’nde “Değer üretmen gerekli” demiştim. Ama senin için daha provokatif bir yaklaşım gerekebilir. Değer üretmek soyut, göreceli ve muğlak bir kavram. Belki sen zaten bir değer üretiyorsun. Ama Webrazzi’deki haberlere bakıp iç çektiğine göre, bahsettiğim boşluğu doldurmaya ayırman gereken zamanı hayal kurmaya harcıyor olabilirsin. Kitap bu anlamda işine yaramadıysa biraz ileri gideyim: Değer üretmek yetmediyse, “işini bilen” biri olman gerekebilir. Dünyada çok düşük değer üreten ama zengin olan milyonlar var, değil mi? İşte onlar işlerini biliyor.
Forrest Gump’ı izlediysen, ortalamanın çok altındaki zekasıyla, insanların kendisine söylediklerini yaptığı için başarılı olduğunu hatırlarsın. Ama o başarının sana yeteceğinden şüphem var, çünkü hiçbir zaman zengin olmadı.
Öncelikle başarının tanımını doğru yapmak gerekiyor. Şirketine yatirim almanın, yalnızca “Parası olan birinin sana güvenmesini sağlamak” anlamına geldiğini unutma. İstatistiklere göre, büyük ihtimalle bu güven boşa çıkarılacak. Şirketlerini satanlar için dert daha büyük. Sen zengin olmalarına özeniyorsun, ama onlar büyük ihtimalle biricik çocuklarını evlatlık vermiş gibi hissediyorlar. O parayla bir süre tatmin olacaklar, sonra yeni bir çocuk yapamazlarsa bunalıma girecekler. Şirketlerini rakiplerine satanlar da kesinlikle kendilerinden çok rakibe yarayacak bir sözleşmeye imza atmış durumdalar.
Başarılı olamamanın en büyük sebeplerinden biri, başarıyı maddi değerlerle eş kabul etmen olabilir. İşini bilmek, bir işi iyi yapmak, işe yaramak önceliğin olsaydı, diğer her şeyi es geçip, her dakikanı bunu sağlayacak şeyleri yapmaya ayırıyor olurdun, belki bu yazıdan haberdar bile olmazdın. (Takip ettiklerinden biri, yazının linkini sırf sen göresin de okuyasın diye retweetlemiş olabilir mi? Bence bunu bir düşün.)
“Yazının neredeyse sonuna geldim, hala ne yapmam gerektiğini öğrenemedim” diyorsun, değil mi? İşte bu yüzden tırmalıyorsun dostum. Böyle bir sihirli değnek olsaydı, bu yazı onbinlerce kez tweetlenirdi, okuyan herkes başarılı olurdu ve senin başarının yine bir değeri kalmazdı. Başarının değerli olmasından faydalan ve başarılı olmaya bak.
İlla her şeyin hap yapıp yutturulmasına ihtiyacın varsa, şu satırın ekran görüntüsünü alıp, karşına as:
“Başarılı olmak için, başarılı olman gerekiyor.”
Nasıl başarılı olunacağını keşfetmek de maalesef başarıya dahil. Maalesef öyle. Üzgünüm. (Değilim.)
Bir daha da kimsenin sana böyle yukarıdan bakan, küstahça bir dille yazılmış bir yazıyla akıl vermesine izin verme!
Bunun kadar küstahça olmayan, ama yine sihirli değnek olmaktan uzak bir öneri istiyorsan, bir de şuna bak: Gereğini yapmak