Bir Girişimcinin İlk Yılları
Bu makale Serkan Ünsal tarafından kaleme alınmıştır.
Dakick.com’un kurucu ortağı olarak girişimcilik yıllarımı Etohum okuyucuları için muhasebesini yapmak istedim. Umarım genç girişimcilere ve girişimci adayları için faydalı olur. Benim girişimci ruhum ODTÜ’de okurken 1995 yılında üniversitenin yanlışlıkla öğrencilerin de web sitesi yapmasının önünü açacak bir güvenlik açığı ile başladı. Güvenlik açığının olduğu gece uyumadığımı hatırlıyorum, sabaha kadar html ile basit bir site yapmaya çalışmıştım, sonrasındaki 3-4 ay içerisinde de o zamanın en sıcak rütbesi olan webmaster’lıkla tanışmıştım, firmalara, okuldaki bölümlere iş yapmaya başlamıştım. Daha sonrasında ise daha fazla para kazandığımı gördüğüm için yıllık CD’si işine girmiş, o zamanlar bir öğrenci için gayet güzel paralar kazanmıştım. Okul yıllarımda en büyük pişmanlığım Microsoft FrontPage gibi bir web aracının tamamen internette çalışan sürümünü yapmaktan “çok zaman alıyor” diye vazgeçmemdi. O sıralar bir tek Geocities vardı fakat sundukları sayfa yapma araçları çok ilkeldi. O zamanlar SaaS kavramı yoktu ama “öngörmüşüz ama fazla erkenmiş” diye hala kendimi avuturum.
Üniversite yılları ve iş hayatına giriş
Üniversite sonrası ise girişimciliği hiç düşünmemiştim çünkü ODTÜ- Elektrik Elektronik Mühendisliğini bitirmişim, ailem ve çevrem benden çok büyük şirketlere girmemi bekliyor, e tabi ben de öyle yaptım ve Ericsson Türkiye’ye girdim. Ericsson Türkiye’de ise Crea-World adıyla bilinen Türkiye’nin Incubatr ile beraber belki de ilk kuluçka merkezlerinden birinde çalışma fırsatı buldum. O zamanlar iki üç kişilik girişimler olan firmaların bazıları şu anda yıllık 10 milyon doların üzerinde cirolar elde ediyorlar. Crea-World’deyken girişimci tarafım biraz daha olgunlaşmış fakat kurumsal hayattan kopamamış ve Turkcell’e transfer olmuştum. Turkcell’de Shubuo da dahil olmak üzere bir çok projenin içinde ürün yöneticisi, proje yöneticisi olarak yer aldım ve girişimci olmam gerektiğine en inandığım dönem olan iş geliştirme bölümünde çalıştığım döneme girdim. “Turkcell nereye yatırım yapmalı, hangi pazarlar büyüyor, hangi pazarlarda rekabet ortamı daha zayıf, daha güçlü...” tüm uğraşımız bunlar üzerineydi. Turkcell’de dışarıdan gelen fikirler benim de içinde olduğum bir ekibe geliyordu ve her hafta değerlendiriyorduk. Ayda 100’e yakın fikir geliyordu ve 2-3 tanesini değerlendirmeye alabiliyorduk. O zamanlar deyim yerindeyse Turkcell için “The Next Big Thing” arıyorduk, “execution” bizim için önemsizdi çünkü mühendis, ürün yöneticisi istemediğin kadar çoktu şirkette. O günlerden aklımda kalan en anlamlı söz “Yanlış otobüse doğru insanları bindirirsen o otobüs bir şekilde doğru yolu bulur” idi. O zamanlar çok anlamlı gelmemişti fakat şu anda şirketin kapısına assam mı diye düşündüğüm günler oluyor.
Dakick’in kuruluşu
dakick’in kuruluşu ise benim karşılaştığım bir problemin piyasada çözümü olmadığını görmeme dayanıyor. Birgün Loreena McKennit konserini son anda öğrendim ve karaborsadan bilet alıp merdivende dinlemiştim. Sonrasında ise “insanlar beğendikleri şarkıcıların konserlerini nasıl takip ediyor?” cümlesi ile başlayan bir yolculuğa giriştim. İş planı hazırlayıp yaklaşık 3 ay sonra da işimden istifa ettim. (Şu anda girişim fabrikasının uyguladığı bir yöntem var, müşteri ile konuşup geri bildirim alıyorlar. O zamanlar tabi böyle bir girişimde bulunmadım fakat çok faydalı olduğunu düşünüyorum.) Kültür sanat alanında bir girişimim olacağı için o alanda yıllardır çalışan birilerini bulup onları da projeye dahil etmek istiyordum. Çünkü girişimlerde gördüğüm en büyük problem bilmediğin bir alanda girişimde bulunmak. Bunun önüne geçmek için sinema.com’un eski sahipleri ve şimdiki filmlerim.com’un sahipleri ile biraraya geldik ve onları projeye ortak yaptım. Artık iki kişiydik, sonrasında ise biriktirdiğim paranın yetmeyeceğini gördüğüm için (O dönemde hangi girişimci ile konuşsam bir girişim için en az 100 bin TL sermaye gerekiyor diyordu.) bize meleklik yapacak bir ortak arayışını girdim ve yaklaşık bir ay sonra Alper Akcan’ı da aramıza kattık. Bremen Mızıkacıları gibi artık yola üç kişi devam ediyorduk, fikiri pişiren, sektörü bilen ve parayı veren. Fikir var, para var fakat “execution” kısmı en zorlandığım kısım oldu. Crea-World’de, Turkcell’de “execution” kolaydı, insan kaynağı problem değildi. Projeyi hayata geçirmekte, kalifiye eleman bulmakta o kadar zorlandık ki, tüm sektörde böyle bir problem olduğunu o dönemde idrak ettik.
İlk yatırımı alma
Bir şekilde insan kaynağı problemini çözdük (veya çözdüğümüzü sandık) ve projemizi hayata geçirmek için 3-4 ay çalıştık, sonrasında da sahibinden.com’un kurucuları ile yollarımız kesişti. Hatırladığım kadarıyla 4. toplantıda el sıkıştık. İyi bir kurucu kadro olması, bir probleme çözüm olması ve global ölçekte büyüme potansiyeli en önemli etkenlerdi. Otobüs doğru da olsa yanlış da olsa doğru insanlar otobüsteydi. Yatırım almanın bir formülü yok fakat en büyük tavsiyem yatırımcının sorabileceği tüm sorular için bir ön hazırlığınız olsun. Bizim 60 sayfalık bir sunumumuz vardı fakat 50 sayfası sorabilecekleri sorularla ilgili yedek sayfalardı. Hazırlıklı olmak, o işi çok iyi çalıştığınızı göstermek verebileceğim en iyi tüyo.
Lansman ve ilk gözlemler
Her girişimci gibi ben de pazarlamayı sonlara bırakmış, ürünün sağıyla soluyla ilgileniyordum derken ilk lansmanımızı yapmıştık. İlk 8 ay hiç reklam yapmadığımızı dün gibi hatırlıyorum. Bunda insanların kullanım davranışları ile bizimkiler tam örtüşmemesi de büyük bir etkendi. Aylarca uğraştığımız özellikleri neredeyse hiç kullanmıyorlar, çok önemsemediğimiz özellikleri ise çok sık kullanıyorlardı. Buradan çıkardığım en büyük ders siteyi ürün yöneticisinin değil kullanıcı geri bildirimlerinin inşa etmesi gerektiğiydi. O yüzden girişimcilere en büyük tavsiyem girişiminizi hemen hayata geçirin ve kullanıcı geri bildirimleri ile evrimleşmesi için gözünüzü kulağınızı dört açın, tüm kanallardan size ulaşabilsinler, tüm geri bildirimler bir havuzda değerlendirilsin ve en ufak bir yorumu bile saklayın.
Pazarlama zorlukları
SEO, SEM, facebook reklam, viral reklam, sosyal medya kullanımı, display reklam... Şu anda girişimcilerin çoğu “fikrimiz süper viral büyüyecek zaten, biraz da facebook reklamı verdik mi tamamdır” gibi sözler ediyor. Bu benim karşılaştığım en büyük yanılgı. dakick içerik zengin bir site olduğu için en önemsememiz gereken SEO konusunda o zamanki bilgilerimiz ile birşeyler yapmıştık ama şu anki yaptıklarımızla karşılaştırıldığında arada dağlar kadar fark olduğunu görebiliyoruz. İçerik pazarlama bizim gibi içerik yoğun sitelerde en önemli pazarlama aracı. İçeriğinizle bir hikaye yaratmak bir e-ticaret sitesi için hikaye yaratmaktan çok daha zor. E-ticaret sitelerinin en büyük zorluğu ne kadar ekmek o kadar aş olması. Yani 3 liralık reklamla 5 liralık ürün satabilme yeteneğine ulaşmak. Şu anda trafiğimizin %96’sı organik, %4’ü ücretli trafik. Tüm trafiğimizin ise %75’i google, facebook ve twitter’dan organik olarak geliyor. Bu bir girişim için yüksek bir oran fakat çok daha yüksek trafiklere ulaşmamız gerekiyor.
Trafiği organik bir şekilde artırmak için ilk başlarda çok fazla bir çalışma yapmamıştık, çoğu girişimci gibi fikiri ön plana çıkarmıştık fakat Google’dan trafik almak, organik trafiğinizi büyütmek çok zaman alan konular. Girişimcilerin en büyük yanılgılarından biri de bu denilebilir. “Kendi girişimlerini ilgilendiren konuları insanlar Google’da ne arayarak çözüm buluyorlar? veya çözüm bulabiliyorlar mı? Rekabet ortamı nasıl?” gibi sorular girişimcilerin en başta sorması gereken sorular. Örneğin bir ayakkabı girişim fikriniz varsa ilk başta yapmanız gereken “Google’da ayakkabı aramalarında rekabet ortamı nasıl? Trafik hacimleri nasıl olmalı?” Yoksa tüm emeğinizi ücretli trafiğe harcamak zorunda kalırsınız ki bu da daha çok dijital pazarlama harcaması yapan daha çok kazanır noktasına getiriyor ki bu da başarısız olmanız için büyük bir sebep.
Türkiye ve Amerika arasındaki farklar
Türkiye’de iş yapmak Amerika ile karşılaştırıldığında gerçekten zor. Bunu işbirliği yapmak istediğimiz firmaların bizi rakip görmesi kendi konfor alanının bozulacağı endişesi taşımasından anlamak mümkün. Mekanlara ulaşmak oldukça zor çünkü kurumsallaşmış bir yapıları yok. Amerika’daki bir mekan ile iletişime geçmek ise en fazla 3-4 emailinizi alıyor ki şu anda Amerika’da daha çok mekan işbirliğimiz var. Türkiye’de internet penetrasyonu gayet iyi seviyelerde desek de girişimciler bu konuda da kendini kandırmış oluyor. Bizim gözlemimiz bilinçli olarak kullanan 5-6 milyon kişi var Türkiye’de. Türkiye’de Z jenerasyonu ve Y jenerasyonu interneti iyi kullanıyor fakat X jenerasyonu henüz alışma evresinde. Amerika’da ise 7‘den 77’ye herkes bize göre daha bilinçli. Ülkemizde işsizlik oranının yüksekliği insanları interneti daha çok “vakit geçirme aracı” olarak kullanmaya itiyor, bu sebepledir ki facebook, twitter, ekşisözlük, sosyal oyunlar, okey, iddaa siteleri Türk internetinin en büyük mihenk taşları. En önemli farklardan biri de Türkiye’yi İstanbul, Ankara, İzmir’den ibaret görüp Anadolu’nun diğer şehirlerinde yaşayanları çok düşünmemek. Özetlemek gerekirse İstanbul, Ankara, İzmir’i değil tüm Türk insanını iyi analiz etmek gerekiyor.
Sonuç ve Çıkarımlar
Girişimçi olmak için girişimci olmayın, gerçekten karakteriniz buna uygunsa girişimci olun. Belirsiz ortamlarda çalışabiliyorsanız, iç motivasyonunuz yüksekse, çok yönlü biriyseniz girişimci olun. Fikrinizi mutlaka test edin, muhtemel müşterilerinize gidin, onlara en büyük problemlerini sorun, sizin çözdüğünüz problemi anlatıp onların ne kadar etkilendiğini veya etkilenip etkilenmediğini gözlemleyin. İnsan kaynağı ve ekip kurmayı öncelikli konunuz yapın. Pazarlamayı arka plana atmayın, bir girişim Google’da ne kadar zamanda üst sıralara çıkar, ne kadar trafik alır tahminleri yapın, yapamıyorsanız ben de dahil olmak üzere etrafınızdakilere sorun. Adwords düşünüyorsanız hedef kelimelerin veya kelime öbeklerinin tahmini değerlerini bilin. Ne kadar harcama ile ne kadar trafik aldığınızı, bunun ne kadarını üyeye veya satın alma yapan kişiye dönüştüğünü hesaplayın veya test edin. Eğer bir e-ticaret girişiminiz varsa tüm sürece hakim birileriyle sohbet edin, tüm sürecin zorluklarını öğrenin. Fikrinizi de gizlemeyin, inanın dünyadan başka bir yerinde aynı fikri düşünen birileri daha vardır. Önemli olan onu hayata geçirmek ve pazarın kabullenmesi.