Amerika'nın Keşfi
“Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok” sözünü eminim birçoğumuz duymuşuzdur. Birçok alandaki uygulamalardan bahsedilirken diğer gelişmiş ülke modellerinin ülkemizde de olması gerektiğine vurgu yapmak için kullanılır. Ben de bu konuyu teknoloji girişimciliği açısından ele almak istiyorum. Yani dünyada teknogirişimcilik konusunda belirli bir başarı yakalayan ülkelerin yaptıklarını yapabilirsek acaba Türkiye de aynı başarı tekrarlanabilir mi?
Bu meseleyi düşünmeye ilk olarak bundan altı yedi ay kadar önce “Girişimcilik Konusunda Türkiye’ye Model Ülke Hangisi?” sorusuyla başlamıştım. O yazımda başarılı ülke uygulamalarının ülkemize transferi konusunun apayrı bir uzmanlık gerektirdiğini dile getirmiştim. Birden fazla parametrenin bir araya getirdiği sistemleri ülkemize doğrudan uyarlamak ve taşımak konusundaki itirazımdan bahsetmiştim.
Geçen süre zarfında İspanya, Hollanda ve Estonya’da çeşitli temaslarda bulunmak üzere teknoloji geliştirme bölgelerine uzman arkadaşlarımla beraber bazı ziyaretlerde bulundum. Bunun yanı sıra ülkemizdeki teknoloji geliştirme bölgelerine de gitme fırsatım oldum.
Ülkeler ve bölgelerle ilgili izlenimimi ilerleyen zamanlarda paylaşmış olacağım. Ama öncesinde yine baştaki konuya değinmek istiyorum. Ziyaret edilen yerlerde çok başarılı uygulamalar, start-uplar, kuluçka merkezleri, teknoloji merkezleri, gelişmiş araştırma laboratuvarları gibi birçok farklı yapıyı yerinde inceledik. Avrupa teknogirişimcilik ekosistemiyle ülkemizi kıyaslayabilmek için çok güzel veri ve tecrübeye sahip olduk.
Ziyaretimizin amacı gereği o ülkelerdeki başarılı örneklerin ülkemizde de uygulanabilip uygulanamayacağı sorusunu döndükten sonra tartışmaya başladık. Çözüm önerileri getirmeye çalıştık. Ancak o ülkelerde sistem ve yapılar gelişmiş olsa da ülkemiz de çok benzer denilebilecek bazı örneklerin mevcut olduğu sonucuna vardık. Yani teknoloji girişimcileri ve firmaları için sağlanan destekler ve imkânlar ülkemizde de veriliyordu. Maddi destekler bakımından değerlendirildiğinde prototip aşamasında bile hibe ve teşvikler konusunda ileride olduğumuzu da fark ettik.
Peki, bazı teknoloji geliştirme bölgelerinde benzer sistemlere sahip olduğumuz halde teknogirişimcilik konusunda aynı başarı ülkemizde niçin tezahür etmiyordu? Tek bir farklılık kalıyordu elimizde o da insanlardı. Acaba en önemli neden bu muydu?
Evet, o ülkelerde iyi ve nitelikli insan gücü vardı ve teknogirişimciliği tetikleyen unsurlarla beraber dünya çapında firmalar ortaya çıkıyordu. Ama emin olmak için şimdi bir soru daha sormak istiyorum. Örneğin Hollanda’da faaliyet gösteren bir teknogirişimciyi ülkemize getirilebilirsek aynı başarıyı burada da elde edebilir miyiz sizce? Benim bu soruya net bir cevabım yok maalesef. Ama bunun başarıyı getirebileceğini düşünmüyorum.
Kafa karıştırdığımı biliyorum ama varmak istediğim nokta kısaca teknogirişimcilik ekosistemini etkileyen çok fazla değişkenin bulunduğu ve bu değişkenlerin birbirinden bağımsız nedenlere bağımlı olduğudur. O bakımdan başarılı bir uygulamayı bir ülkeden başka bir ülkeye adapte etmeyi bırakın bunu aynı ülkenin şehirleri arasında yapabilmek bile son derece güç bir durum. Yani her ülkenin kendi iç dinamiğine, insanına, kültürüne, eğitimine, inancına varıncaya dek bir sürü faktörü ayrı ayrı değerlendirip farklı çözümler üretmek gerekiyor diye düşünüyorum.
Son olarak tekrar Amerika’nın keşfine gerek yok sözüne dönersek eğer bu söze kesinlikle katıldığımı söylemek istiyorum. Ülkemizi gelişmiş ülkeler seviyesine yükseltmek, 2023 hedeflerine inanarak yürümek istiyorsak şayet evet Amerika’yı yeniden keşfetmek gerekmiyor. Ama kesinlikle keşfetmemiz gereken bir şey var. O da kendimiz yani Türkiye…
Yazılarım çalıştığım kurumla bağdaştırılamaz. Görüşlerim tamamen şahsıma aittir.
Alper ŞAŞMAZ Sanayi ve Teknoloji Uzmanı – Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı