40’ından sonra girişimcilik
Bu yazı Ufuk Tarhan tarafından yazılmıştır
“40'ından sonra.............” diye başlayan cümlelerin sonunu Türk halkı genelde “teneşir paklar...” la bitirir. Çünkü “40 yaş” artık bi durulma, bi emekliliğe hazırlanma, bi ağırlaşma, bi yaşını başını almış olma halinin ağırlığını farketme, bi durma, bi park etme vb. zamanına geçiş yaşıdır... Bu yazıyı 40a doğru yol alanlar, 40 civarında arafta olanlar ya da 40 sonrası hala debelenenler okumalı:)
Otur oturduğun yerde! 40a “otur oturduğun yerde!” yaşı da denir... 40larındaki insanlar artık ne gençtir ne yaşlı. Genelde bir araf hali yaşarlar... 40, insanın hem kendini, hem herkesin seni, hem de kendisinin herkesi sorguladığı yaşlardır... Hayat bilançolarının yapılıp, döküldüğü, yorgunluk hissedilen,
“e yeter ama bu kadar koşmak yahu, ben hiç mi gün yüzü görmeyeceğim!” isyanlarının, değişiklik arayışlarının, gelecek endişelerinin, yorgunlukların, halinden memnun olmayışların, “ben buraya ait değilimlerin”, “yok yok yok işte, ben yapamıyorummm, olmuyorrr kardeşimmm!” lerin, “galiba yanlış yaptım, yapıyorum, yanlış yapıyorsun” müdahalelerinin, “bari bundan sonra toparlayayım/toparlanmalısın” uyarılarının alındığı yaştır...
Toplumun çizdiği şablon... Yani 40 dedin mi aktif hayattan, özellikle iş hayatından elini ayağını çektiğin zaman yaşayacağın huzurlu, güvenli emeklilik yıllarını kurgulamış olmalısın. 40larına gelen artık büyümüştür. 40lı insan ne gençtir, ne de henüz yaşlı. Ne yapacaktıysa, zaten yapmıştır. Yapmış olması lazımdır. Hayatının kurmuş, eşini bulmuş, çoluğunu, çocuğunu yapmış hatta onların geleceğini dahi garantileyecek adımları atmış, evini, arabasını almış, tasarruf etmiş, emekliliği garantilemiş olmalıdır. Ununu elemeli, eleğini asmalıdır. O yüzden 40lı yaşlar 50, 60’ların rahat geçirilmesi için doğru düzgün bir yerlere gelinmiş olması gereken yaşlardır. Toplumun çizdiği şablon budur...
Çark etmek kolay değildir... Ve gerçek şudur ki 40larında insan haldır haldır koşturarak geçirdiği gençlik yaşlarında fark edemedikleri bir sür şeyi fark eder. Çoğunlukla kendine yeni rotalar çizmek ister. Artık pek çok şeyi daha net görüyordur ama iyisiyle kötüsüyle yapılan edilen de onca şey vardır... Sırtında bir sürü manevi, maddi sorumluluklar, bir sürü yükler, kamburlar oluşmuştur. Bazı şeyleri hayatından çıkarması, bazı şeyleri de eklemesi gerekir... Kısacası çark etmek kolay değildir... Ayrıca neden, nereye, nasıl, ne yaparak, ne zaman, kimlerle yeni yollar açacaktır? 5N1K kabus gibi beynini kemirir, yüreğini sıkıştırır... Bilmek, yeni açılımlar bulmakla, teslim olmak arasında gider gelir...
40 bir eşiktir... Ve ben o eşikten 14 yıl önce geçtim... Kendi hayatımı + o eşik öncesi ve sonrası pek çok kişinin hayatını gözlemledim. Hatta kırktan sonra edindiğim yeni işlerimden biri nedeniyle (bireysel antrenörlük), o yaşamlara yardımcı olmaya çalışırken epeyce derin, reel gözlemler yapma deneyimler kazanma fırsatım oldu. Pek çok çıkarım yaptım. Dersler, notlar aldım. Paylaşmak isterim...
>40< için altını çizmek istediklerim:
40ıma yaklaşırken fark ettim ki (bir çocukla boşanmış, yalnız yaşayan ve IT sektöründe üst düzey yöneticilik yapan biriydim) ben istesem de istemesem de en çok 5-10 yıl içinde kurumsal hayatla, yani maaşlı/ücretli çalışma konforuyla vedalaşmam gerekecek...
Bu fark edişte ve daha sonrasında, gelecekte neler olabileceğini algılamamda, kurgulamamda “fütürist” oluşumun, sosyal sorumluluk, dernek çalışmalarımın, “teknolojiye çok yatkın bünyemin” büyük katkısı olduğunu belirtmeliyim...
Kendime yeni bir hayat kurmalı, yeni bir Ufuk yaratmalıydım. Her şeyden önce buna para kazanmak için zorunluydum...
Yeteneklerim, yani sevdiğim şeyleri, yetkinliklerimi, bildiklerimi, ilgimi çeken alanları, eylemleri düşündüm. Başkalarının bende en beğendiği/beğenmediği, benden fayda sağladığı şeyleri, farklı gözle bulmaya çalıştım. Kendimi tam bir proje gibi ele aldım.
Nakit akışını kesmemem gerektiği için tüm bunları hali hazırda bir işim varken, çalışırken yapmalıydım. Akıllı olmalı, duygularımı, içimde kopan fırtınaları yönetmeliydim. Ama etik dengeleri de korumalı, bana önemli sorumluluklar veren profesyonel işime asla ihanet etmemeliydim.
Oysa yeni hayatımı kurmak, yeni Ufuğu şekillendirmek için bana zaman da lazımdı... Sabaha karşı 3-4’te kalkmaya ve şirkete gitmeden önceki saatlerde M-GEN’i kurgulamaya başladım. Kendime çoklu kariyer, paralel kariyer yollarını açmalıydım... T İnsan olmalıydım... Çok ama çok ve çok disiplinli çalıştım.
İlk yaptığım şey; yeni işimi, yeni ilgi alanlarımı, planlarımı, düşüncelerimi, paylaşmak, blogumda yazmak oldu. Sayısız seminere katıldım. Hem dinledim, hem anlattım. Bu bana pek çok tanışıklık, güçlü bir network sağladı .
Dijital yetkinliklerimi hiç kesintisiz geliştirdim. E-Skill/E-Beceri kazanmak, sosyal medyayı akıllıca kullanmak konusunda çok çaba sarf ettim. Böylece asla geride kalmadım, aksine öncü ve farklı oldum...
Bu bana hem yeni işimi, yeni alanları geniş kitlelere yaymak, anlatmak, taraftar, müşteri kazanmak hem de yeni iş fikirleri geliştirmek, yaptığım şeyleri daha iyi yapmak için revize etmek fırsatları yarattı.
Korkudan ölsem, beş parasız kalsam da en hızlı şekilde ayağa kalkmaya çabaladım ve kalktım! Kendime acıma/kızma, başkalarına öfkelenme, haksızlık bu! vb. duygularını bünyemden kazıdım attım.
Kazananlar da kaybedenleri de dikkate aldım, öğretici örnekler kullandım...
Hep “daha iyi nasıl yapabilirim, nasıl olabilirdi, nasıl olabilir?” diye düşündüm, sorguladım ama daima daima bir şeyler yaptım. Durmadım. Hep aksiyon halinde oldum. Dinlendim ama durmadım...
Hayatla ve kendimle “yapıcı” iletişim bana pek çok kapılar açtı.
Şimdi?
“Üstüne bir de para kazanıyorum” diyecek kadar yapmaktan sevdiğim şeyler yapıyorum. İki şirketim var;
M-GEN Dijital Ajans ve Fütürist İş Tasarımları yapıyor. İsim açılımı; Millennium Generation’dan geliyor. Yeni nesil insanlığın ihtiyacı olan yeni nesil işler yapma hayalimi ifade ediyor... M-GEN’i sıfırdan, kendim yarattım. Her yıl cirosunu ikiye katlıyor. Harika bir ekiple büyüyor. Parlak bir geleceği olduğunu gören kızım ve yeğenim de ortak oldu:) Onlarla daha da kuvvetlendi. Şu anda ISO 500’de ilk 10’da yer alan şirketlerin de olduğu kıymetli bir müşteri portföyüne sahip.
Tablet Seminerler “sinemaya gitmek kadar kolay, hediye edilecek kadar değerli “ sloganıyla tanıttığımız yeni nesil eğitim hizmetleri veriyor. Maksimum 3 saatlik, 69-99 TL arasında herkesin katılabildiği “hap gibi” yutulabilen, yüz yüze, sınıf seminerleri. Eğitimin perakende hali:) Bir anlamda “eğitimin H&M’i” diyorum ben. Tüm kayıt, satın alma işlemleri online yapılıyor. Aynı zamanda hediye edilebiliyor. Farklı bir iş modeli var. Hem e-ticaret hem offline. Bu yıl başında Türkiye’nin ilk seri melek yatırımcısı Hasan Aslanoba’dan yatırım aldı. Tamamen online modellere odaklanmış Hasan Bey’in büyük sevgiyle, “bir anlamda sosyal sorumluluk gibi görüyorum bu işimizi” diyerek yatırım yaptığı ilk “bread & butter” iş...
Ne yaşta olursa olsun girişimci olmayı isteyenlere son notlarım;
G=ÇÇ+D > Girişimcilik = Çooook Çalışmak + Disiplindir!
Dolaşan kurt aç kalmaz!
Düşmez kalkmaz bir Allah’tır!
Cesur; çok korktuğu halde ilerleyene denir!
İnsan ömrü 100’leri aşacak şekilde uzayacaktır!
Sağlıklı, Varlıklı / Healthy, Wealthy olun > Gelecek Girişerek Güzel Gelecek...